Yüksek maliyetler ve artan oranlar, ev sahibi olmayı genç Amerikalılar için sıkıntılı hale getiriyor
Genç Amerikalılar, artan maliyetler ve artan ipotek oranları sebebiyle kendi evlerini satın almanın giderek zorlaştığını düşünüyor.
Bir çok şahıs için ev sahibi olma düşsel giderek uzaklaşıyor ve bu eğilim yalnız aileleri değil bununla birlikte Başkan Joe Biden’ın tekrardan seçim kampanyasını da endişelendiriyor.
2014’ten 2022’ye kadar en etken ev alıcıları olan Y kuşağı, üst sıralarını direkt ev satın almaya gücü yeten bebek patlaması kuşağına kaptırdı. Konut piyasası, bilhassa uygun fiyatlı seçeneklerde ciddi bir kıtlıkla karşı karşıya ve yüksek faiz oranları genç nesil üstünde daha çok baskı yaratıyor.
Pandemi esnasında yaşanmış olan duraklamanın arkasından talebe kredisi ödemelerinin Ekim ayında tekrardan başlatılması da finansal strese katkıda bulunuyor. İlk kez ev satın alacak birçok şahıs için, ailelerinin evinden direkt ev sahibi olmak daha yaygın hale geldi ve 1980’lerden bu yana görülmeyen seviyelere ulaştı. İlk kez alışveriş yapanlar da yaşlanıyor; averaj yaş şu anda 36.
Bu durum mevcut konut satışlarında yavaşlamaya yol açarak Ocak ayından bu yana en düşük seviyesine ulaştı. ABD ipotek faizleri Ağustos ayında yirmi senenin en yüksek seviyesine ulaşarak 30 senelik durağan(durgun) faizli ipotek için averaj yüzde 7,2’ye ulaştı. Evlerin averaj satış fiyatı hala yüksek, bu da ev sahibi olmak isteyen adaylar için işleri daha da zorlaştırıyor.
Konut tutarları artmaya devam ederken alıcıların komşu pazarlara yönelmesi fiyat artışını daha da artırıyor. New York benzer biçimde bölgelerde dört yatak odalı bir aile evine haiz olma şeklindeki “Amerikan rüyası” ulaşılamaz hale geliyor. Pandemiden ilkin Philadelphia banliyölerinde 400.000 doların ortasına satılacak olan bir ev, şimdi 600.000 dolar yada daha fazlasına satılıyor.
Bazı uzmanlar konut fiyat enflasyonunda yavaşlama öngörüsünde bulunurken, ABD’de hâlâ 5,5 milyon civarında konut sıkıntısı yaşanıyor. Bu problemi çözmek için boş ofis binalarının konut alanlarına dönüştürülmesi düşünülüyor. Sadece bu eğilimler servet uçurumlarını ve konut eşitsizliğini derinleştiriyor, sınırı olan kaynaklara haiz genç alıcıları etkiliyor ve Siyah ve Hispanik alıcıların pazara girme fırsatları azalıyor.
Bu zorluklar yalnızca aileleri etkilemekle kalmıyor, bununla birlikte siyaset yapıcılar için artan bir kaygı mevzusu olan barınma ve servet eşitsizliğine de katkıda bulunuyor.