NAB değişikliklerinin hatalı yapıldığını kanıtlama girişimleri: Yargıç Mansoor Ali Shah

İSLAMABAD: Yüksek Mahkeme (SC) Yargıcı Mansur Ali Shah Cuma günü yapmış olduğu açıklamada, Ulusal Mesuliyet Yönetmeliği’nin (NAO) 1999 değişikliklerinin kusurlu bulunduğunu kanıtlamaya çalışıldığını söylemiş oldu.
Gözlem, Pakistan Tehreek-e-Insaf’ın (PTI) önceki Pakistan Demokratik Hareketi liderliğindeki (PDM) hükümet tarafınca 2022’de NAB Yönetmeliğinde meydana getirilen değişikliklere karşı sunmuş olduğu dilekçeye ilişkin üst mahkemede meydana getirilen duruşma esnasında geldi.
Pakistan Başyargıcı (CJP) Umar Ata Bandial, savunmayı dinleyen Yargıç Mansoor ve Yargıç Ijaz Ul Ahsan’dan oluşan üç üyeli heyete başkanlık ediyordu.
Yüksek mahkeme yargıcı, “Bu, temel hakların ihlaliyle ilgili bir dava değil” dedi.
Daha ilkin PTI’nin hukuk müşaviri Khawaja Haris, NAB davalarında kamu görevi sahiplerinin hesap verme sürecindeki engellerin insanların temel haklarını etkilediğini ileri sürmüştü.
Sadece Yargıç Mansoor, NAB değişikliklerinin temel insan haklarının ihlali meselesi olmadığını belirtti.
“Parlamento üyelerinin kendi çıkarları için değişim yaptığını bir dakikalığına kabul edersek, NAB değişikliklerini geçersiz mi duyuru etmeliyiz? Bunu hangi gerekçeyle yapmalıyız?” O sordu.
Buna karşılık Haris, mahkemenin NAB değişikliklerini 9. Madde uyarınca geçersiz duyuru edebileceğini söylemiş oldu.
Sadece Yargıç Mansoor bu iddiayı reddederek şunları söylemiş oldu: “Bırakın Yargı ve Parlamento kendi yöntemleriyle çalışsın, aksi takdirde demokratik sistem işlemez.”
Bu aşamada NAB değişikliklerinde kusurlar bulunmaya çalışıldığını sadece şu ana kadar hiçbir şeyin bulunamadığını gözlemledi.
Seçimlerin yaklaştığını ve kararın millete bırakılması icap ettiğini söylemiş oldu.
Yargıç Mansoor, “En büyük ihlal, bir kişinin parlamentoyu kendi özgür iradesiyle terk etmesidir.” diyerek, bir parlamenterin halkın vekili bulunduğunu ekledi.
PTI şefinin hareketin siyasal bir karar olduğu yönündeki yanıtı üstüne yargıç şu suali sordu: “Parlamentonun forumu oradaydı, birisi iyi mi kendi seçmen bölgesinin temsilinden ayrıldı? Dilekçe sahibinin iyi niyeti nedir?”
Yargıç Mansoor’un 18 Ağustos’taki duruşmada CJP Bandial’ın Khan’ın dilekçesini incelemek suretiyle tam bir mahkeme oluşturmasını önerdiğini belirtmek gerekir.
Dilekçeyle ilgili 48. duruşmada Yargıç Mansoor, “NAB değişim davasının tam mahkeme tarafınca görülmesi icap ettiğini düşünüyorum; davanın kendi tesiri olacak” dedi.
CJP Bandial Yargıç Mansoor ile aynı fikirde değil
Bugünkü duruşmada CJP Bandial, insan hakları beyanı mevzusunda Yargıç Mansoor’la aynı fikirde değildi ve NAB yasalarının hakikaten de kötüye kullanıldığını söylemiş oldu.
“Aflar NAB tarafınca fark gözetmeksizin veriliyor” dedi ve yetkinin fena insanların eline verildiğini ekledi.
“Adil ve adil bir cemiyet oluşturmak devletin sorumluluğundadır.
“Devletin suçluların serbestçe dolaşmamasını sağlaması icap ettiğini” söylemiş oldu.
Ekonomik fırsatlardan yoksun bırakılan insanların ülkeyi terk ettiğini ekledi.
“Yargıç Mansoor, temel hakların direkt ilişkisi sorusunu gündeme getiriyor. Birçok temel hakkın NAB değişikliklerinden etkilendiğini anlıyoruz” dedi.
“NAB değişimleri direkt temel hakları ihlal etmedi, sadece NAB değişikliklerinin hakları direkt etkileyen bir yönü ne olursa olsun var” diyen Erdoğan, temel haklarla değişimler arasındaki ilişkiyi kesip görmeleri icap ettiğini sözlerine ekledi.
Genel denetçilik kurumu güçlendirilirse bu mevzuları kendisinin araştırabileceğini belirtti.
CJP Bandial, “Pakistan Genel Denetçiliği mühim bir anayasal kurumdur. Kuvvetli bir genel denetçilik ofisi hem de eyaletlerin hesaplarını da inceleyebilir,” dedi.
‘Ciddi sorun’
Daha ilkin PTI başkanının avukatı, delillerin yabancı ülkelerden karşılıklı hukuki ortaklaşa iş yöntemiyle alındığını söylemiş oldu ve bunun üstüne HSK, yabancı ülkelerden elde edilmiş delillerin hukuki statüsünü sordu.
Khawaja Haris, yurt dışından elde edilmiş delillerin Dışişleri Bakanlığı vesilesiyle alındığını ve bir doğrulama sürecinin bulunduğunu söylemiş oldu.
“Pakistan hukukunda yurt dışından hukuki yardımın kapsamı ne kadardır?” Bunun üstüne HSK sordu ve Haris, yurt dışından alınan hukuki desteğe pek ehemmiyet verilmediğini söylemiş oldu.
Baş yargıç ondan sonra NAB referanslarının Mayıs 2023’ten ilkin iade edilmesinin “ciddi bir sorun” bulunduğunu söylemiş oldu.
“NAB referanslarının iadesiyle ilgili ayrıntılara dayanan bir listemiz var.”
Sonrasında CJP, kısa sürede bir sanığın, hesap verme bürosunun müdafa pazarlığı tutarını artırmasının arkasından Sindh’deki bir NAB davasında müdafa pazarlığı yapmayı kabul ettiğine dikkat çekti.
HSK, “Bu oldukça saçma bir eylemdi” dedi ve adaletin korunması icap ettiğini ekledi.
Yurt dışından gelen delillerin durumu
Bugünkü duruşmanın başlangıcında HSK, meydana getirilen değişiklikle karşılıklı hukuki ortaklaşa iş kapsamında elde edilmiş delillerin statüsünün kaldırıldığına dikkat çekti.
“Artık NAB’ın oraya kendisi hizmet götürmek zorunda duracak, bu da pahalı olacak” dedi ve dün, karşılıklı hukuki işbirliğinin yanı sıra yurt dışından da mülk raporları geldiğinin söylendiğini ekledi.
“Sadece bu kaynaktan elde edilmiş deliller hukuken kabul edilemez” dedi.
Federal Gelir Bürosu’nun (FBR) yurt dışından elde etmiş olduğu kayıtların mahkemede kabul edilebilir kanıt olmadığını söylemiş oldu.
“Şikayetçinin hakları Pakistan Anayasasında listeleniyor mu?” CJP sordu.
Hükümetin hukuk müşaviri Makhdoom Ali Khan, anayasada yalnızca sanıkların haklarından ve adil yargılanma haklarından bahsedildiğini söylemiş oldu.
“Pakistan anayasası şikayetçinin haklarından bahsetmiyor.”
Mahkemelerin delillere hukuki açıdan bakması icap ettiğini sözlerine ekledi. “İsviçre mahkemeleri ülkelerinin Asıf Zerdari aleyhindeki delillerini kabul etmedi.”
Bunun üstüne Yargıç Ahsan, İsviçre davalarının kanıt yetersizliğinden değil, süre yetersizliğinden dolayı kapatıldığını söylemiş oldu.
‘NAB vakalarında mahkumiyet oranı %50’den azca’
Ek olarak duruşma esnasında Makhdoom, NAB soruşturmalarına milyarlarca rupinin harcandığını, NAB davalarında mahkumiyet oranının %50’den azca olması sebebiyle oldukça azca netice alındığını belirtti.
HSK şu şekilde cevap verdi: “Ceza adaleti sistemimizde mahkûmiyet oranı %70’in altında olsa bile, bu davaların bir çok da en sonunda çözüme kavuşuyor.”
Katliam davalarındaki kişilerin yüzde 30 ila 40’ının hakkaniyet önüne çıkarılmamasından duyduğu endişeyi dile getiren HSK, “Devletin temel işlevi halka adaleti sağlamaktır” dedi.
Federal hükümetin avukatı, birçok mağdurun mahkemede sanığın kimliğini açıklamayı reddettiğini, mağdurların sanığın kimliğini belirledikten sonrasında güvende olup olmayacaklarından güvenli olmadıklarını söylemiş oldu.
Duruşma 5 Eylül Salı gününe ertelendi.