Judy Blume, Orada Mısın Tanrı? Benim, Margaret regl dönemlerinden daha fazlası hakkında

0

Judy Blume kitaplarından oluşan zihinsel kataloğumda, her şey bana öğrettiği ergen kinayesine bakılırsa dosyalanmıştır. Dünyanın sonu değil boşanma kitabıdır. Sonsuza kadar… sex kitabıdır. Sonrasında Yine, Bir ihtimal Yapmayacağım beşinci sınıfta düşman hatlarının gerisinden gönderilen danışma raporu benzer biçimde okunan ıslak rüyalar kitabıdır. Orada mısın Tanrım? Benim, Margaret1970 senesinde gösterilen ilk kitabı elbet dönem kitabıdır.

Ya da en azından ben 10 yaşımdan beri bu şekilde hatırlıyordum: Margaret ve arkadaşları kimin ilkin regl olacağını görmek için yarışıyorlardı; o korkulu Nancy’nin onu almakla ilgili yalan söylemesi ve sonrasında hakkaten vardığında lüks bir restoranın banyosunda ağlaması; Margaret odasında tek başına, 70’lerde hijyenik hanım bağlarının haiz olduğu gizemli kemerle uğraşıyor. kızlar oku ordamısın allahım ortaokul sıhhat derslerine ek olarak, belli belirsiz bir sonuca vardım, böylece reglleri vardığında iyi mi bir his bulunduğunu bileceklerdi. (Herhangi bir nedenle bu kitabı okuyan bir çocuk hayal edemiyorum.)

Bu yüzden, Kelly Fremon Craig’in muhteşem yeni film uyarlamasını izlediğimde irkildim. ordamısın allahım, hikayede iş başlangıcında olan pek fazlaca vaka örgüsü bulunduğunu görmek için. Belli belirsiz hatırladığım sütyenlerle ilgili tüm bu şeyler vardı. Fakat bununla beraber arkadaşlık dinamikleri ve aile dinamikleri ve yeni kasaba ve din mevzuları da vardı – aman tanrım! Dini şeyleri iyi mi unutmuştum? Tam orada, başlıkta!

Bana mantıklı gelmedi. Nalet ihtimaller içinde kitap bir tek 30.000 kelime uzunluğunda. Blume, dönem vaka örgüsünün yanı sıra oraya bu kadarını sığdırmış olabilir mi? Craig yeni bir şey mi eklemişti?

Pek değil, 25 yıl sonrasında ilk kez kitaba döndüğümde keşfettim. Craig’in filmindeki neredeyse her şey Blume’un kitabında da var. Anlaşılan, Orada mısın Tanrım? Benim, Margaret dönem kitabından fazlaca daha fazlasıdır. Tüm ara doldurma noktalarına çarpıyor ve erişkin okuyucuları şaşırtıcı oranda zarafetle karşılıyor.

ordamısın allahım 11 yaşındaki Margaret Simon’ın New York’un Yukarı Batı Yakası’ndan New Jersey banliyölerine taşınmasıyla adım atar. Şehirli çocuk klişesinin hafifçe abartılmış bir alt üst edilmesiyle, oraya vardığında, etrafındaki bitkin banliyölerden daha genç göründüğünü farkına varır. Margaret’i derhal kanatları altına alan Kraliçe Arı Nancy, şimdiden makyajla oynuyor ve erkekleri öpme alıştırmaları yapıyor, Margaret ise ikisini de yapmıyor. Margaret, Nancy’nin etkilenmiş ve kırgın göründüğünü, “fazlaca şey bildiğini” belirtiyor.

Zehirli kız arkadaşlıkları, Blume’un yapıtlarının en büyük temalarından biridir (en karanlık halleri yürek parçalayıcı bir filmimizde ortaya çıkarılmıştır). bıyık). Buna bakılırsa, Nancy devreye girdiğinde, ordamısın allahım Margaret’in eğitiminin ve yolsuzluğunun hikayesi olur. Nancy, Margaret’i bir eğitim sutyeni ve hijyenik ped alması için zorlar, ona aşklarını gerçekleştirmeyi öğretir, ona hangi adamların kabul edilebilir ezilme nesneleri bulunduğunu söyler. Margaret’i sınıflarında halihazırda sutyen takan kıza karşı kışkırtmak için acımasız dedikodularla kandırır.

Margaret’e seküler varlığının bir mesele bulunduğunu söyleyen Nancy’dir. Margaret’in anası Barbara, Yahudi bir insanla evlendirilmiş olduğu için Hıristiyan anne babaları tarafınca reddedildikten sonrasında, Simonlar kendilerini ne Yahudi ne de Hıristiyan olarak tanımlıyorlar. New York’ta bu bir mesele değildi, fakat banliyölerde Nancy, Margaret’e her insanın ya Y’ye ya da Yahudi Cemiyet Merkezine katıldığını söyler.

Nancy’nin talimatlarını yerine getirmek için çaresiz kalan Margaret, kendisi için en iyi dinin hangisi bulunduğunu bulmaya çalışmak için bir araştırma projesine girişir. Tanrı ile iyi mi konuşulacağının gösterilmesini istemiyor: Bunu esasen her gece odasında tek başına yapıyor, sanki günlüğüne yazıyormuş benzer biçimde rüyalarını ve endişelerini Tanrı’ya döküyor. (“Lütfen Tanrı’yı ​​büyütmeme yardım edin. Nerede bulunduğunu bildiğiniz gibi.”) Bunun yerine Margaret, Tanrı ile ilişkisini kodifiye etmek, bunu Nancy’nin öteki her şeyi yapmış olduğu benzer biçimde muntazam bir halde kategorize edebileceği bir şeye dönüştürmek için organize din istiyor.

Bir din seçmek Margaret’e bir tek okul arkadaşları mevzusunda destek olmaz. Ailesine de yardım edecekti. Margaret’in naif anlatımının yüzeyinin altında çoğunlukla kaynayan, anne babaları ve büyükanne ve büyükbabası içinde, Margaret’in yaşamının harp alanı olduğu bir vekalet savaşıdır.

Margaret, kendisini New York City’deki hususi okul ücretini ve New Hampshire yaz kampını ödeyen, ona kıymet veren babaannesi Sylvia’ya adamıştır. Sylvia, Margaret’in dini inancı olmasa da kültürü içinde bir New York Yahudisi olarak büyümesi gerektiğine şiddetle inanıyor ve bu amaçla, Margaret’in tadı olması icap ettiğini hatırlamasını sağlamak için Simons’ın yeni evine şarküteri çantalarıyla davetsiz bir halde geliyor. beğenmek. “Mmm… gerçeği gibisi yok!” turşuyu her ısırdığında söylüyor.

Margaret, annesinin Sylvia’nın Margaret’in hayatına bu kadar dahil olmasından bilhassa hoşlanmadığının belli belirsiz farkındadır ve bilhassa Margaret’i Sylvia’dan uzaklaştırmak için New Jersey’e taşındıklarından oldukça emindir. Sylvia’nın ona kaç kez bir şey yapmasını söylediğinin ve peşinden ailesine söylememesi emirini vererek onu takip ettiğinin daha azca bilincinde. Sadece Barbara’nın anne ve babası torunlarını denetlemek için kasabaya geldiklerinde her şey patlar ve Margaret planlı bir Sylvia ziyaretini kaçırmak zorunda kalır.

“Margaret bir Hıristiyan!” diyor Barbara’nın anası.

Sylvia, Margaret’e, “Sen Yahudi bir kızsın,” diye güvence veriyor.

“Ben bir hiçim ve bunu biliyorsun!” diye duyuru etti Margaret. “Ben Tanrı’ya inanmıyorum bile!” (Bizlere şunu ekliyor: “Ona bunu duyup duymadığını sormak istedim!” O sırada Tanrı ile kavga ediyor.)

Craig’in, çoğunlukla Barbara’yı (burada Rachel McAdams tarafınca en sıcak haliyle canlandırılan) bir perspektif karakterine dönüştürerek nazikçe genişlettiği bu vaka örgüsüdür. Gene de Craig’in yaklaşımı, Blume’un metnine meydana getirilen bir eklemeden fazlaca, Margaret’in hikayedeki yeni ayrıntıları ortaya çıkarmak için bizlere söyledikleriyle çalışan bir kazı.

Blume’dan Barbara, banliyölerde birazcık dağılmış ve kayınvalidesinin yanında birazcık gerilmiş görünen bir sanatçı. Craig’in Barbara’sı ise evladı için en iyisi olacağını düşündüğü için banliyöye taşınan ve sonrasında kendi kimliğini kaybettiğini kabul eden bir bohemdir; kim kayınvalidesinin artık onun için kızını büyütmekten vazgeçmesini ister, lütfen. Filmimizde Barbara, Judy Blume ile büyüyen ve şimdi erişkin olarak Craig’in filmini izleyen tüm hanımefendiler için bir tür vekil oluyor. Barbara’nın bakış açısından, Margaret’in makosen ayakkabılarla çorap giymemek ve sütyene gerek kalmadan fazlaca ilkin sutyen almak benzer biçimde şeyleri tutkuyla önemsediğini izliyor ve bu kadar tutkuyla ilgilenmenin iyi mi bir şey bulunduğunu hatırlıyoruz.

Bunların hepsi, Blume’un yazdığı süre bizlere verdiği karakterizasyonla tutarlı. margaret kendisi de banliyöde yeni bir ev hanımı olarak, evlatları ile ilgilenmek içinde kitaplar yazıyor. Çocukluğun kendini beğenmiş tekbenciliğiyle Margaret’in bizim için hazırlama zahmetine asla girmediği şeyler bunlar. Kendisinin Nancy, anne babaları ve büyükanne ve büyükbabasının olmasını istediği versiyonu olmaya çalışmakla fazlaca meşgul – ta ki onun yerine iyi mi kendisinin sevilmiş olduğu bir versiyonu olacağını anlayana kadar.

Bir kez anladığında, sonrasında ne işe yaradığını biliyorsun: Tane görüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir