Çin, Suudi-İran bağlarının diplomatik darbesiyle Orta Doğu dinamiklerinde ABD’yi geride bıraktı

0
Suudi ulusal güvenlik danışmanı Musaad el-Aiban (Solda), İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Ali Shamkhani (Sağda) ve üst düzey Çinli diplomat Wang Yi Cuma günü Pekin'de.  - SPA
Suudi ulusal güvenlik danışmanı Musaad el-Aiban (Solda), İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Ali Shamkhani (Sağda) ve üst düzey Çinli dış ilişkiler uzmanı Wang Yi Cuma günü Pekin’de. – SPA

WASHINGTON: Çin’in beklenmedik başarısı Suudi Arabistan ve İran arasındaki diplomatik ilişkileri kolaylaştırmak Orta Doğu meselelerinde birincil dış arabulucu olarak ABD’nin uzun süredir devam eden konumuna bir meydan okuma oluşturdu.

Çin küresel varlığını savunmaya ve diplomatik erişimini genişletmeye devam ederken, gelişme bölgedeki güç ve tesir dengesinde bir kaymaya işaret ediyor.

Pekin’in ikna edici öncesiz rakipleri Riyad ve Tahran Washington, Netanyahu hükümetinin Filistinlileri alevlendiren keskin sağa dönüşü sebebiyle İsrail’deki siyasal gerilimlere müdahale etme mevzusunda kuvvetsiz görünmüş olduğu benzer biçimde, diplomatik ilişkileri tekrardan oluşturmak ABD’yi gölgede bıraktı.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Çarşamba günü yapmış olduğu açıklamada, “Gerilimleri azaltmaya, çatışmadan kaçınmaya ve İran’ın tehlikeli ve istikrarsızlaştırıcı eylemlerini herhangi bir halde caydırmaya destek olabilecek her şey iyi bir şeydir” dedi. Suudi-İran anlaşması 10 Mart’ta açıklandı.

ABD’li yetkililer, Pekin’in ABD’nin yerini almaktan oldukça uzak bulunduğunu söyleyerek bölgedeki rolünü en aza indirmeye çalıştı: Orta Doğu’nun bir çok hala Pentagon’un güvenlik şemsiyesi altında oturuyor.

Sadece Çin’in atılımı Washington, Ukrayna savaşıyla ve uzun solukta Pekin’in Hint-Pasifik bölgesindeki diplomatik ve askeri ilerleyişini köreltmekle derinden meşgul olmaya devam etmiş olduğu için gerçek bir meydan okuma.

Dış Siyaset Araştırma Enstitüsü’nün Orta Doğu programı Direktörü James Ryan, Washington’ın Orta Doğu’nun bölgesel istikrarına katkıda bulunabilecek biri var ise, Çin’e rakip olsa bile mutlu bulunduğunu söylemiş oldu.

AFP’ye verdiği demeçte, “Biden yönetimi, Orta Doğu söz mevzusu olduğunda güvenlikten ve istikrardan yana olacaklarını oldukça net bir halde söylemiş oldu” dedi.

Ryan, “Amerikan müdahalesi genel olarak geçmişte olduğundan daha çok kenarda duracak” dedi.

Riyad ile gerilmiş ilişkiler

Çin, ABD’nin İran’ı bölge için büyük bir tehdit olarak görmüş olduğu ve kadim müttefiki Suudi Arabistan ile ilişkilerinin yıprandığı bir dönemde devreye girdi.

Ayrıca, İsrail-Filistin ihtilaflarına müdahale kabiliyeti büyük seviyede azaldı.

Bu hafta Suudilere daha çok Boeing jeti satmak için 37 milyar dolarlık devasa bir sözleşme imzalamasına karşın, Washington’un Riyad ile bağları, Başkan Joe Biden’ın Ekim ayında birlikteliğin gözden geçirilmesi emirini vermesinden bu yana gerilmiş.

Biden, Suudilerin ABD’nin Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonrasında yükselen tutarları düşürmek için petrol üretimini artırma taleplerini geri çevirmesinin “neticelerinden” bahsetti.

Bunun yerine, Riyad üretimi kesti ve tutarları küresel etkilerle daha da yükseltti.

İbrahim Anlaşmaları

Bir Suudi-İran yakınlaşması bununla beraber ABD yapımı Abraham Anlaşmalarının nihai hedefini de tehdit ediyor: Arap güç merkezi Suudi Arabistan’ın İsrail’i onlarca senelik reddinden sonrasında tanıması.

Washington liderliğindeki müzakerelerde Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, 2020’de İsrail’i tanıma sürecini başlattı ve o zamandan beri Fas ve Sudan da aynı yolu izledi.

Sadece Riyad, bunu yapması yönündeki baskılara da direndi.

Wall Street Journal ve New York Times, Suudilerin Yahudi devletini tanıma karşılığında Washington’dan güvenlik garantileri ve sivil nükleer programlarına yardım istediğini bildirdi.

Ayrıca, Biden’ın İran’ın nükleer programını sınırlayan – selefi Başkan Donald Trump tarafınca terk edilen – 2015 anlaşmasını geri getirerek İran’la arasını açma umutları hiçbir yere varmadı.

Bunun yerine Tahran daha da uzaklaştı ve Ukrayna’ya karşı cenginde Rusya’yı destekledi.

İsrail siyaseti tarafınca engellendi

İsrail’deki kargaşa başka bir baş ağrısıdır.

Blinken’in Ocak ayı sonlarında Kudüs ve Ramallah’a yapmış olduğu ziyaret de dahil olmak suretiyle ABD’li yetkililerin gerilimi azaltma yönündeki tekrarlanan çağrılarına karşın, İsrailliler ve Filistinliler arasındaki sertlik daha da kötüleşti.

İsrail siyasetindeki derin çatlak, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ülkenin yüksek mahkemesini zayıflatma hamlesi de dahil olmak suretiyle birçok şeyi yönlendiriyor.

ABD’li yetkililer İsrail’e “sarsılmaz” desteğini ve “iki devletli çözüme” bağlılığını yinelerken her gün kışkırtıcı eylemleri kınıyor.

Sadece bunun, uzun süredir müttefiki olan Netanyahu’nun giderek katılaşan hükümeti üstünde hiçbir tesiri olmadı.

Perşembe günü AFP’ye verdiği bir röportajda Blinken, ABD’nin “İsrail’in oldukça canlı demokrasisinde” taraf tutmayacağını söylemiş oldu.

Siyasal bölünme hakkında “Konsensüs ilerlemenin en iyi yoludur” dedi.

Sadece Biden yönetiminin üstündeki baskı artıyor.

Ortalama yüz Demokrat milletvekili geçtiğimiz günlerde Biden’a Netanyahu hükümetinin yönüyle ilgili endişelerini dile getiren bir yazı yazdı ve ABD liderini “ülkenin demokratik kurumlarına daha çok zarar vermesini” önlemek için mümkün olan tüm diplomatik araçları kullanmaya çağırdı.

Biden’a “Bu kırılgan ve yanıcı anda, tutarlı ve devamlı ABD diplomatik liderliği tehlikeli sonuç ehemmiyet taşıyor” dediler.

Sadece Ryan, gelecek yıl ABD seçimlerinin yaklaşmasıyla, Beyaz Saray’ın İsrail siyasetini ve Filistin meselesini etkileme mevzusundaki enleminin “oldukça sınırı olan olacağını” söylemiş oldu.

İsrailliler “artık, bilhassa de İbrahim Anlaşmaları sonrası, canlarının istediği benzer biçimde hareket etme kabiliyetlerine oldukça daha güveniyor” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir