Çin – Suudi Arabistan zirvesi anlaşmaları ABD nüfuzu üstünde baskı oluşturuyor

0

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Suudi Arabistan’ın fiili lideri Veliaht Prens Muhammed bin Salman, Cuma günü büyük bir toplantıya katılarak, ABD’nin her iki ülke ile ilişkileri giderek soğurken, uluslar içinde giderek daha yakın bağlar bulunduğunun sinyalini verdi.

Petrol, teknoloji, altyapı ve güvenlikle ilgili tecim anlaşmalarına odaklanan zirvenin mühim bir sonucu, iki ülkenin birbirinin iç işlerine karışmaması mevzusunda bir antak kalma oldu. İddia edilen insan hakları ihlalleri, bir zamanlar kuvvetli olan ABD-Suudi ittifakında ciddi bir baskı noktası oluştururken, Çin’in Hong Kong’daki demokrasi yanlısı aktivistlere ve Sincan bölgesindeki Müslüman azınlıklara yönelik muamelesine yönelik eleştiriler ekonomik süper gücü kızdırdı.

Çin-Suudi ilişkisi yeni değil, sadece Cuma günkü zirve iki ülkenin işbirliğinin şartlarını belirledi ve küresel jeopolitik düzende ABD’den uzaklaşacak bir değişimin habercisi oldu.

Yedi Suudi hükümdarı ve 15 cumhurbaşkanı vesilesiyle ayakta kalan ABD-Suudi ittifakı, 2019’daki kampanyası esnasında petrol zengini Körfez ulusunu katliam için bir “parya” haline getirme sözü veren ABD Başkanı Joe Biden döneminde darbe aldı. 2018’de Suudi muhalif gazeteci Jamal Khashoggi ve krallığın ceza verici Yemen iç savaşındaki görevi. Rus enerjisine yönelik yaptırımlar dünya genelinde yakıt fiyatlarının yükselmesine destek olduğundan, bilhassa Suudi petrol üretimi mevzusunda gerilim devam etti.

Suudi Arabistan ve Çin daha kuvvetli bir ittifaktan ne elde eder?

Yaygın olarak MBS kısaltmasıyla tanınan Veliaht Prens, Xi ile daha ilkin, son olarak Pekin’deki 2022 Kış Olimpiyatları’nda bir araya geldi. Acayip bir eşleşme benzer biçimde görünse de, iki ulusun otokratik liderlik, ciddi karşıcılık baskısı, ekonomik büyümeyi sürdürmek için açık bir halde çeşitlendirme ihtiyacı ve iddialı altyapı projeleri dahil olmak suretiyle oldukça ortak noktaları var.

Reuters’e gore Çin, Suudi Arabistan’ın en büyük tecim ortağı, Çin’in krallığa ihracatı 2021’de 30,3 milyar dolara, Suudi ihracatı ise aynı yıl 57 milyar dolara ulaştı. Suudi petrolü, Pekin’in toplam ham petrol ithalatının yüzde 18’ini oluşturuyor – bu senenin Ocak ve Ekim ayları içinde ortalama 55,5 milyar dolar değerinde.

Ayrıca Suudi Arabistan, onlarca senedir ham petrol üretimine dayanan ekonomisini çeşitlendirmek için büyük hırslara haiz. Sadece bunu yapabilmek için paraya, petrol parasına ihtiyacı var. Suudi Arabistan’ın küresel bir petrol krizinin ortasında üretimi sınırlamasının ve ham petrol fiyatlarının yüksek kalmasının en azından bir kısmı bu.

Her iki ülke de iddialı altyapı projelerini lanse ediyor. Dönem ve Yol girişimi, Çin’in Asya ve Afrika’daki uluslara bir takım liman, boru hattı, demir yolu, köprü ve öteki tecim altyapısını geliştirmek için finansman sağlayarak 21. Xi için. Ek olarak, fukara ülkeleri potansiyel olarak sömürmek için onlara geri ödeyemeyecekleri parayı ödünç vererek ve bazı durumlarda Çin’e bu eleştiri merkezler üstünde denetim sağlayarak büyük eleştiriler aldı.

Xi’nin hem MBS ile hem de Arap ve Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) ülkeleriyle daha geniş bir zirvenin parçası olarak Suudi Arabistan’daki varlığı, bölgedeki birçok ülkeyle bağları güçlendirmek ve küresel ölçekte bundan güvenilir olmak için birçok fırsat sunuyor. Shannon Tiezzi’nin Çarşamba günü The Dış ilişkiler uzmanı’ta yazdığı benzer biçimde, güç rekabeti, bu ülkeler en azından ABD ile aynı çizgide değil.

Tehlikeli sonuç olarak Suudi Arabistan, Biden yönetimindeki eli bol ABD tabanca satışlarına güvenemeyeceğini biliyor, bu yüzden Çin giderek daha uygulanabilir bir alternatif haline geliyor. Hatta Reuters’in haberine gore Suudi Arabistan’ın bu zirvede 30 milyar dolarlık müdafa sözleşmeleri imzaladığı düşünülüyor. Çin ile.

İttifaklarını kurarken, her iki ülke de politikalarını sorgulamayan kuvvetli bir tecim ortağına haiz oluyor; Suudi Arabistan, Xi ile eski Başkan Donald Trump’tan Biden’a geçişte gördüğünden daha öngörülebilir bir ilişki kuruyor.

Bu, ABD’yi ve bir süper güç olarak küresel konumunu iyi mi etkisinde bırakır?

ABD-Suudi ilişkileri uzun süredir devam ediyor. Resmi olarak II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru başladı ve temel güvenlik karşılığı petrol ticareti onlarca yıl sürdü ve Irak’ın 1990’larda Kuveyt’i işgali ile bölgesel rakip İran’ın artan tesiri içinde krallık için giderek daha mühim hale geldi. Suudi baskısına ve iddia edilen insan hakları ihlallerine karşın, Riyad ABD silahlarına güvenebilirdi ve ABD neredeyse daima ucuz Suudi petrolüne güvenebilirdi.

Doğal ki, daha ilkin ilişkide gerginlikler oldu. ABD’nin Arap-İsrail Savaşı esnasında İsrail ordusuna ikmal yapma sonucuna misilleme olarak 1973’teki petrol ambargosu ve 11 Eylül 2001’deki terör saldırılarına Suudilerin karışması ittifakı sınadı, sadece ABD liderliği krallığın bir gene de kilit bölgesel ortak.

Trump yönetimi altında, iki ülke arasındaki ilişki, işlemsel ve düpedüz samimi içinde bir yerdeydi – Trump’ın, Khashoggi’nin vefatıyla ilgili olarak Kurultay’den gelen eleştirilere karşı MBS’yi savunduğu için övündüğü bile bildirildi.

Sadece ilişki, MBS’nin suiistimalleri ve Biden’ın eleştirileri sebebiyle yakın geçmişteki en gerilmiş hali haline geldi. Mart ayında, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin bir yakıt kıtlığına yol açmasının peşinden MBS, Biden’ın artan petrol üretimini görüşme etme ve fiyatların düşürülmesine destek olma çağrılarına yanıt vermeyi reddetti. Nihayet Temmuz ayında buluştuklarında, Biden son aşama rahatsızdı ve neredeyse eli boş ayrıldı.

Büyüyen Suudi-Çin ilişkisi, Suudi Arabistan’ın Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kendi ekonomik gereksinimleri lehine kınamadaki başarısızlığının da kanıtladığı benzer biçimde, ABD’nin internasyonal bir önder olarak zamanı konumuna yönelik bir tehdidin işareti olabilir. Bu güz, Biden’ın ABD’deki enflasyonu düşürmeye destek olmak için petrol üretiminin artırılmasını istemesinin peşinden, Suudi Arabistan ve Rusya da dahil olmak suretiyle öteki OPEC+ ülkeleri, sınırı olan bir üretim ölçeğini sürdürmeyi seçti – Washington, Rusya’ya zımni destek olarak yorumlanan bir hareket.

MBS, Suudi Arabistan’ı 21. yüzyıla getirmek için en azından yüzeysel olarak fazlaca şey yapmış oldu; Artık bayanların otomobil kullanmasına izin veriliyor ve onlarca senelik tutucu Vahhabi kültürünün peşinden sinemalar, konserler ve spor etkinlikleri benzer biçimde eğlenceler mevcut. Sadece bununla beraber, tahminen 15.000 Yemenli sivili öldüren ve yoksul ülkeyi daha da harap eden bir savaşı körüklemek ve Washington Post için yazan bir ABD sakini olan Kaşıkçı’nın infaz emrini vermek benzer biçimde korkulu, sertlik içeren eylemlerde bulunmuş oldu.

Sadece, derinleşen Çin-Suudi ilişkisinin yalnız jeopolitik olmanın ötesinde neticeleri var. Çin’in onlarca defa talep etmiş olduğu benzer biçimde, Suudi Arabistan ve öteki Körfez ülkeleri Çin’in petrol için dolar yerine kendi para birimi olan yuan ile ödeme yapmasına izin vermeye başlarsa, bunun ABD için daha da fazla ekonomik neticeleri olabilir. Wall Street Journal, Mart ayında bu şekilde bir hareketin doların kıymetini düşüreceğini ve doların internasyonal finansal sistemdeki konumunu aşındıracağını deklare etti.

Washington merkezli Küresel Güvenlik Analizi Enstitüsü eş direktörü ekonomist Gal Luft, “Petrol piyasası ve buna bağlı olarak tüm küresel emtia piyasası, doların biriki para birimi statüsünün sigorta poliçesidir” dedi. o zamanki mecmua. “Eğer o blok duvardan çıkarılırsa duvar çökmeye adım atar.”

Tek bir ittifak, ABD üstünlüğünün ve hegemonyasının sonsuza dek sona erdiğini göstermez – fakat kesinlikle küresel düzenin büyük seviyede tekrardan konumlandırılmasını sağlamlaştırır. Bunun iyi mi gelişeceği ve ABD’nin bu sıralamadaki görevi belirsizliğini koruyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir