Bir insan iyi mi gönül verir? Bir tek kimyasal reaksiyonlar ve hormonlar mı konuşuyor?
Biyolojik antropologlar aşık olmanın ardındaki bilimi ve bunun beynimiz ve duygusal sağlığımız üstündeki tesirini ortaya koyuyor.
Aşkın eski çağlardan beri şairlerin ve filozofların üstünde düşündüğü bir mevzu bulunduğunu söylüyor. telgraf. Shakespeare’in meşhur bir sözü var: “Gerçek aşkın yolu asla muntazam gitmez.”
Sevginin dikkatimizi dağıtma gücü olmasına karşın bedenlerimizde ve zihinlerimizde gerçekte neler oluyor?
Aşkın Anatomisi yazarı ve biyolojik antropolog Dr. Helen Fisher şu şekilde açıklıyor:
Fisher, “Aşık olduğunuzda pek fazlaca fizyolojik tepki oluşur” dedi. “Uyarılma ve uyanıklıkta mühim bir rol oynayan nörotransmiter norepinefrin, kalp atış hızının artmasına, kan basıncının artmasına ve gözbebeklerinin genişlemesine niçin olur. Norepinefrin ve adrenalin, avuç içlerinin terlemesine ve midede kelebeklerin uçuşmasına niçin olabilir.”
Fisher’a gore anlaşılması ihtiyaç duyulan ilk şey tutkulu aşkı neyin motive ettiğidir.
En mühim şey, beyinde uyarım, zevk ve doyum üretmek için çalışan bir nörotransmitter ve hormon olan dopamindir.
Kendisi ve New York’taki Albert Einstein Tıp Fakültesi’ndeki meslektaşları, 2005 senesinde aşık insanların beyinlerini tarayarak duygusal aşkın sinir devrelerini keşfeden ilk kişiler oldu.
“Beynin tabanına yakın ufak bir fabrikada, dopamin üreten ve bunu beynin birçok bölgesine gönderen, size odaklanma, enerji, motivasyon, belirli bir kişiye karşı talep ve bu kişinin o şahıs olduğuna dair inanç veren aktivitenin arttığını bulduk. tamamen özeldir” dedi.
“Şafağa kadar konuşabilirsiniz, onlarla birlikteyken coşkulu hissedebilirsiniz, yanlarında olmadığınızda umutsuz hissedebilirsiniz; uykusuzluk, iştahsızlık ve daha birçok duygudan, bilhassa de onun hakkında takıntılı düşüncelerden muzdarip olabilirsiniz.” Şu şekilde ekledi: “İnsanları aşk mektupları yazmaya iten şey bu dopamin.” Ve şiir, birine duyulan hasret ve yoğun şeyler yapmak.”
Why We Love: The Definitive Guide to Our Most Basic Motivations kitabının yazarı evrimci antropolog Dr. Anna Machin’e gore aşk fazlaca karmaşık bir bilimdir.
Yirmi senedir çoğunlukla Oxford Üniversitesi’nde aşkı biyolojik ve evrimsel açıdan inceledim.
“Aşk, ruhsal bir bağlantı yada bir şahıs geliştirdiğiniz yerdir” dedi. “Bu, opioidlerin yol açmış olduğu fazlaca karmaşık bir olgu.”
“Bu kesinlikle birini ilk gördüğünüzde olmuyor, bunlar değişik kimyasalların iş başlangıcında olması, esas olarak dopamin, oksitosin ve serotonin. O yüzden bunu insanlara söylediğim için üzgünüm fakat ilk görüşte aşk diye bir şey yok.” . İlk görüşte kösnü bu.”