Türkiye niçin depremden sonrasında müteahhitleri araştırıyor?

0

Türkiye, minimum 35.000 kişinin ölümüne yol açan depremin sersemliğiyle hâlâ muhteşem bir durumun ortasında. Sadece parmakla işaretleme çoktan başladı.

Cezalandırma telaşı, kederin yanı sıra Türk hükümetinin zelzele tepkisine yönelik artan hiddet ve hayal kırıklığının ortasında geliyor. Bunların bir çok acil durum müdahalesine odaklanıyor – yardım ve kurtarma ekiplerini beklemek – fakat hem de depremden önceki politikalara, kalitesiz bina inşaatının felaketin yıkımını iyi mi şiddetlendirmiş olabileceğine dair öfkeye kadar uzanıyor.

Türkiye hakkaniyet bakanlığı bu hafta sonu, 134 kişinin zelzele esnasında yıkılan binaların inşasındaki rolleri sebebiyle soruşturulduğunu söylemiş oldu – bazıları inşaat yönetmeliğine uygun diye deklare edildi. New York Times’a gore minimum 10 şahıs tutuklandı ve birkaç kişinin yurt dışına gezi etmesi yasaklandı. Tutuklananlardan bazıları kaçmaya çalıştı. Türkiye Hakkaniyet Bakanlığı da ölüm ve yaralanmaları soruşturmak için zelzele suçları soruşturma büroları oluşturduğunu söylemiş oldu. (Vox, bakanlığa yorum için e-posta gönderdi sadece hemen hemen bir cevap almadı.)

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Cumartesi günü düzenlemiş olduğu basın toplantısında, “Bilhassa ağır hasar gören binalar ile ölüm ve yaralanmalara yol açan binalar için lüzumlu adli süreç sonuçlanana kadar bunun titizlikle takip edeni olacağız” dedi.

Bu bir hesap verebilirlik çabası benzer biçimde görünse de, Türkiye’nin zelzele başarısızlıklarının sağlam bir halde muhasebeleştirilmesinden uzaktır.

Türkiye iki büyük fay hattı üstünde yer ediniyor ve 1999’daki ölümcül depremin peşinden ülke daha sıkı inşaat kanunları çıkardı, sadece bunlar tutarlı bir halde uygulanmadı. Ve bu, inşaatçıların ve müteahhitlerin köşeleri kesmenin yada kalitesiz malzemeler kullanmanın ötesine geçer. Olmaması gerektiği halde müsaade eden yada görmezden gelen olası müfettişler ve belediye ve devlet görevlileri de var. Binalar için af yasaları çıkarılması için kulis yapanlar (ve onları destekleyen politikacılar) var, esasen süratli inşaat ve kâr adına yönetmelikleri geçersiz kılıyorlar.

“Zelzele bir tabiat vakasıdır. Evet olur. Sadece depremin sonuçlarının oldukça yönetimsel, siyasal ve yönetimsel bulunduğunu söyleyebilirim” dedi.

Tüm bunlar, Hakkaniyet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile beraber ortalama yirmi senedir iktidarda olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarı altında gerçekleşti. Erdoğan, inşaat patlamasını Türkiye’nin ekonomik büyümesinin merkezi haline getirdi. Bununla beraber kurumlar, basın ve yargı üstündeki enerjisini pekiştirdi. Demokratik erozyonla beraber meydana gelen bu süratli ekonomik gelişme, müteahhitlerin binaları kendi yaptıkları benzer biçimde inşa etmelerine müsaade eden yolsuzluk katmanları ve hükümet fena yönetimi yarattı.

Middlebury College’da politika bilimi doçenti ve Türkiye’de demokrasi ve otoriterlik üstüne çalışan Şebnem Gümüşçü, “Bu, Erdoğan’ın inşa etmiş olduğu sistemin tamamıyla ilgili – yalnız sistemin siyasetiyle değil, hem de arkasındaki ekonomilerle de ilgili” dedi. “Tüm sistem bu yozlaşmış ağlar, ahbap-çavuş ağları çevresinde inşa edildi ve tüm düzeylerde: mahalli düzey, ulusal düzey, partinin mahalli şubeleri, mahalli inşaat, geliştiriciler – hepsi bu işte bir arada.”

Depremden sonrasında mesuliyet – fakat kimin için?

Erdoğan, 2019’da kampanya yolunda inşaatçılara af çıkarma çabalarını lanse etti. NPR’nin Türk haber sitesi Diken’den aktardığına gore, “205 bin Hataylının bayındır barışıyla sorununu çözdük” dedi. Bu af politikaları, güvenlik ve kod gerekliliklerini karşılamasalar bile binaların inşa edilmesine ve sertifikalandırılmasına müsaade eden bir tür siyaset tasfiyesiydi. Geliştiriciler bir para cezası ödemek mecburiyetinde bırakıldı, sadece bu esasen kuralların bir muafiyetiydi.

Bu bina aflarının kabul edilmesi Erdoğan’dan ve hem de Türkiye’yi bir sonraki depreme daha iyi dayanacak şekilde güvenlik ve bina standartlarında düzeltim hayata geçirmeye sevk eden 1999 depreminden önceye dayanıyor.

Sonrasında Son olarak af yasası 2018’de çıkarıldı, depremden etkilenen bölgeler de dahil olmak suretiyle on binlerce af çıkarıldı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kent Plancıları Odası İstanbul Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu, geçen hafta zelzele bölgesinde sayının 75 bine kadar çıkabileceğini söylemiş oldu. (Vox, yorum için Giritlioğlu’na ulaştı ve cevap alırsak yorumlarıyla güncellenecektir.)

BBC’nin haberine gore, bir başka af yasası da depremden ilkin mecliste onaylanmayı bekliyordu.

Af, hangi düzenlemelerin ve kodların var olduğu ile gerçekte neyin uygulanmış olduğu ve bu boşluğa neyin izin verdiği arasındaki uyumsuzluğu mümkün kılan türden uygulamalara oluşturulan bir penceredir. To denli yaygın olsun. Af benzer biçimde bireysel politikaları bile iktisat ve siyasette olup bitenlerin daha geniş dinamiklerinden ayırmak zor olsa gerek.

Uzmanların söylediği benzer biçimde, inşaat ekonominin motoruydu ve bu yüzden her şey onu çalışır durumda tutmak içindi.

Bu, en alttan en üste kadar siyasal ve ekonomik yapının tüm katmanları anlamına geliyordu. Büyük Türk inşaat şirketleri kendilerini hükümet sözleşmeleriyle zenginleştirip rejimle yakınlaştıkça, inşaat Erdoğan ve AKP için de bir siyasal güç kaynağıydı. Ekonominin öteki sektörlerini ateşleyen bu inşaat patlaması, Erdoğan ve AKP’nin popüler olmasına destek oldu; bu da kendi otoritesini güçlendirmesine olanak sağlamış oldu ve AKP’nin, devlet ve belediye daireleri de dahil olmak suretiyle hükümetin her kademesinde iktidara gelmesine destek oldu – çoğu zaman ruhsatları denetlemek yada inşaat kanunlarını uygulamakla görevli olanlar.

Politikacıların af yasaları benzer biçimde şeyleri onaylamak için teşvikleri vardı. İnsanlar bu kayırmacılık ekosistemiyle kendilerini zenginleştirdiler, dolayısıyla depreme karşı güvenli standartların uygulandığından güvenli olmak için hiçbir teşvik yoktu. Ve bu oyuncuları ve politikacıları görevli dokunabilecek kurumların – basın, kamu hizmeti, mahkemeler – Erdoğan’ın giderek artan otoriter eğilimi tarafınca içi boşaltılıyor ve aşındırılıyordu.

Şu demek oluyor ki, evet, geliştiriciler ve müteahhitler muhtemelen savsak davrandılar, ucuz malzemelerle yada 7,8 büyüklüğündeki bir depreme dayanamayacak tasarımlarla binalar inşa ettiler. Sadece bu kestirme yollar, hepsi de ülkenin kırılganlıklarını bilen ve gene de ilerlemeye çalışan hükümet kurumlarının kabahat ortaklığı yada teşviki olmadan gerçekleşemezdi.

İnşaat Mühendisleri Odası’nın eski başkanı Taner Yüzgeç, New York Times’a “Müteahhitleri toplamak, halkın tepkisine yanıt vermek için bir eylemdir” dedi. “Gerçek suçlular mevcut hükümet ve sistemi olduğu benzer biçimde tutan önceki hükümetlerdir.”

Hakkaniyet Bakanlığı’nın soruşturmaları sürüyor. hem de potansiyel olarak yalnız geçmişteki suçların değil, hem de hükümetin zelzele tepkisine ilişkin eleştiri ve şikayetlerin üstündeki baskıyı kaldırma çabasıdır. Erdoğan pek oldukça kurumu kendi kontrolünde merkezileştirdi, bu da devletin birçok işlevinin onun üstünden geçmesi anlamına geliyor. Uzmanlar ve eleştirmenler söylemiş oldu bu muhtemelen ordu da dahil olmak suretiyle afet müdahalesinde bazı gecikmelere katkıda bulunmuş oldu.

Türkiye’nin yanıtıyla ilgili bu sorular – en şiddetli şekilde sevdiklerini bulmayı bekleyenler yada soğukta uyuyan insanoğlu tarafınca hissediliyor – şu anda en oldukça öfkeyi yaratıyor. Gene de bireysel inşaatçıları hedef alan soruşturmalar, Erdoğan, partisi ve hükümetine bağlı olanların üstündeki baskının bir kısmını alabilir. “Ciddi bulunduğunu göstermek için bazı kolay hedeflerin peşinden gitmekte iyi iş çıkarıyor. Gümüşçü, “Halkımın çıkarlarını gözetiyorum ve bu insanları ne yaptılarsa hesabını soracağım” dedi.

Şimdi sual, birkaç alt düzey insanı günah keçisi duyuru etmenin kafi olup olmayacağı yada bunun Erdoğan’ın siyasal olarak mahvolmasında potansiyel olarak belirleyici bir unsur olup olmayacağıdır. Seçimlerin Mayıs ayında yapılması planlanıyor ve ülkedeki ekonomik kriz ve Erdoğan’ın uzun süredir iktidarda kalması, kasıtlı demokratik erozyona uğramasına karşın onu aslına bakarsan savunmasız hale getirdi.

Depremin Erdoğan’ın iktidarını tamamen tehdit edip etmeyeceği açık bir sual fakat depremin peşinden yaşananlar Türkiye’nin geleceğini belirleyecek. Binlerce bina ve apartman çöktükten sonrasında milyonlar evsiz kaldı. O evler değiştirilmelidir. Türkiye tekrardan inşa edilecek. Fakat iyi mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir