Kurtarıcı Kompleksi ve Misyon incelemeleri: Bu belgelerdeki Hıristiyan misyonerler hakkında dersler
Kahramanların kim bulunduğunu bilerek doğmadık. Bizlere onları pelerinlerini giyme, üniformalarını giyme, 10 galonluk şapkalarını çıkarma, eski ayakkabılarını giyme arzusuyla aşılanmış halde görmemiz öğretildi.
Kahramanlarınızın kim bulunduğunu yada bunun hayatınızın gidişatını iyi mi etkilediğini bilmiyorum fakat kendi kahramanlarınızın olduğundan inanırım. Ek olarak ben ve iki yeni belgesele mevzu olan Renee Bach ve John Chau şeklinde Amerikan evanjelik kiliselerindeki milyonlarca Y kuşağı için bu kahramanların Hıristiyan misyonerler bulunduğunu da biliyorum: evlerini terk eden, yurt dışına çıkan ve İsa hakkında vaaz veren bayağı insanoğlu. . Onlar maceraperest ve kaşiflerdi; Havari Paul, Assisili Francis, David Livingstone ve Hudson Taylor şeklinde insanların soyundan geliyordu; hepsi de Tanrı’nın kendilerinden bunu yapmalarını istediğine olan inançlarıyla hareket ederek uzun mesafeler kat eden insanlardı zira bunu duymaya gerekseme duyan insanoğlu vardı. İsa onları günahlarından kurtarabilirdi. (Evanjelik demek değil müjdeciliksadece iki kelime aynı Yunanca kökten gelir, evangelionmüjde ya da iyi haber anlamına gelir.)
Biyografilerini okuduk, hikayelerini dinledik. Amy Carmichael ve Jim Elliot şeklinde insanoğlu her insanın tanımış olduğu isimlerdi. (Buluğluk yıllarımda, bir kilise skeçinde Carmichael’ı oynamak için sari giyerdim.) 80’li ve 90’lı yıllarda doğan çocuklar için, renkli kitlesel eğlencenin Evanjelik alt kültürün, filmlerin, çizgi romanların ve çizgi filmlerin bir parçası haline geldiği çağ. hayatlarını resimledi. Gençlik konferanslarında İsa için “köktencilik” olmaya, Tanrı’nın bizi gönderilmiş olduğu yere hayatlarımızı gitmeye söz vermeye, sevindirici haber için mecazi yada kelimenin tam anlamıyla hayatlarımızı feda etmeye hazır olmaya teşvik edildik. Mükemmel olacaktı. Hayal gücü için baş döndürücü bir yakıttı.
Hayal gücü, birçok misyoner adayının başlangıç hikâyesini bulmuş olduğu yerdir. Mevzusu VazifeJohn Chau, ilhamını 1956’da Ekvador’daki Huaorani halkını müjdelemek için gezi eden birkaç beyaz misyonerle beraber ölen Elliot şeklinde figürlerden buldu. Chau, 26 yaşlarındayken Elliot’un izinden gitti, 2018’de Hindistan kıyılarındaki uzak bir adada Sentinel halkına müjdeyi yaymak için yasadışı bir halde gezi etti ve peşinden cesedi kıyıda bulununca dünya genelinde manşetlere çıktı.
:no_upscale()/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_asset/file/24951373/themission.jpg)
Vazife Chau’nun yanı sıra daha büyük misyonerlik hareketi ve Batı’nın “ilkel” insanları egzotikleştirme ve bununla birlikte karalama eğilimleri hakkında örnek teşkil eden, düşünceli bir film. (National Geographic Documentary Films, filmin yapımcısıdır ve filmin bu mesuliyet için fazlaca fazla vakit harcanması onların takdiridir. National Geographic, bilhassa de bu alanda ehemmiyet taşıyor.) Empatik ve gerici olmayan film, misyonlara oldukça şüpheci olan kişilerle hâlâ hakikaten inananların bakış açılarını bir araya getiriyor. Filmin başlangıcına doğru Chau’nun en yakın arkadaşlarından biri “Dostum aptalca, yürekli ve cüretkar bir şey yapmış oldu” diyor. “Keşke bu kadar yürekli olsaydım.”
Vazife – Amanda McBaine ve Jesse Moss’un yönettiği, 2014 Gecede Kalanlar inanç topluluğuna başka bir düşünceli bakıştı – izleyicilerin hem Chau’nun hem de onu eleştirenlerin zihinsel çerçevesini görmesini sağlıyor. Onlar “yabancı misyonlar” kavramıyla boğuşuyorlar; İsa hakkında vaaz vermek için evlerinden fazlaca uzaklara gezi ediyorlar. Bu, tamamen tesadüfi olmayan bir halde Avrupa sömürgeciliğinin zirve noktasına denk gelen bir dönemde dünyaya gelecek olan çağdaş Evanjelik hareketin DNA’sında yerleşiktir. Sadece Hıristiyanlık evanjelist bir dindir ve “iyi haberi” yaymak, başından beri o şekilde ya da bu şekilde uygulamanın temel bir parçası olmuştur.
Sadece kitle yazışma araçları çağındaki pek fazlaca şeyde olduğu şeklinde, bu da kendine özgü ifade ve tür geleneklerine gore şekilleniyor. Bu yüzden, filmimizde röportaj meydana getirilen öteki kişilerden bazılarının, uygar Evanjelik kültürün belirli dilsel dönüşümleri ve kodları hakkında data sahibi olmayan insanlara iyi mi seslendiğini bilmek benim için zor. “Ulaşılmayan şahıs grubu” bir anlam taşıyor mu? Peki ya “müjde çağrısı”? Sadece dile aşina olanlar için – ve o şekilde sanıyorum ki, bilmeyenler için bile – Vazife direkt bu son zamanların misyon hareketinin çoğunlukla iyi mi işlediğini araştırıyor: bir papazın gençlerin zihninde “fanteziler” olarak adlandırdığı şeyleri yaratarak, misyonerler çevresinde bir meşhur kültürü oluşturarak ve peşinden bu çabaya katılmaları için onlara duygusal bir ricada bulunarak.
Kendi başına dikkatli bir eleştiriyi hak eden bir mevzu olan misyonerlerin aslolan emek harcamaları, bu çalışmanın odak noktası değildir. Vazife, doğal ki ortaya çıkıyor. Bunun yerine belgesel şu mevzuları ele alıyor: kültür bu misyonerlik çalışmalarını teşvik etme çevresinde ortaya çıktı. “Ulaşılmamış insanoğlu” hakkında, insanlıktan çıkaran ve onların bizim şeklinde “çağdaş” olmadıklarını öne devam eden konuşma ve düşünme yolları. Chau’nun eski papazlarından birinin filmimizde söylediği şeklinde, “Tanrı’nın çağrısı kılığına giren idealizmin” teşviki. Misyonerlik emek harcamaları hakkında, insanların uğraştığı iş türleri ve bunun sağlayabileceği faydalar ve zararlar kadar geniş bir yelpazede görüşler bulunmaktadır. Ne Vazife Bunu savunanların bile son yıllarda misyon çalışmalarının iyi mi konuşulduğunu ve gençlere iyi mi tanıtıldığını dikkate alması icap ettiğini kabul etmek zekice olacaktır.
Bu mesele, 1999’da Columbine’de öldürülen birkaç öğrenciden “şehitler” yaratma çevresinde ortaya çıkan ufak ev endüstrisiyle direkt paralellik gösteriyor; bu pazar kitaplara, filmlere, şarkılara ve konferanslara genişledi. Görünüşte bunların hepsi, muhalefetle karşılaştıklarında bile ayağa kalkmaya ve inançlarını açıklamaya istekli olan genç Evanjelik Y kuşağı içinde “köktencilik” bir inanç – gene aynı kelime var – yaratmayı amaçlıyordu. Sadece bu yöntem, gençlerde Chau’yu ziyaret edeceğinden, seveceğinden ve müjdeyi yayacağından fazlaca güvenli olduğu insanların isteklerine karşı çıkmaya iten duygudan neredeyse ayırt edilemeyecek bir şehitlik fantezisi yarattı. (Sentinelliler kendi seçimleriyle soyutlama edilmişlerdir; filmdeki bir kişinin ifadesiyle, “Oraya yüreklerinde dostlukla gelen yabancılar fazlaca fazla zarar verebilir.”)
En önemlisi, Vazife Olağanüstü bir hayranlıkla anlatılan öykülerin, kendileri de bir kahramanlık öyküsünün merkezi olmak için başkalarına hizmet etmeyi özleyen genç, idealist Hıristiyanlarda iyi mi beklentiler yarattığına dikkat çekiyor. Aynı düşünce merkezinde Kurtarıcı Kompleksi, buluğluk çağından yeni çıkmışken Jinja, Uganda’ya (STK çalışmalarının merkezi) taşınan Virginialı Renee Bach hakkında üç bölümlük bir HBO belgesel dizisi. Mahalli hastaneden taburcu edilen ve eve dönmeden ilkin tedaviye gereksinim duyan evlatları kabul eden Çocuklarına Hizmet Etmek isminde bir yetersiz beslenme rehabilitasyon merkezi kurdu. 2019’da kliniği tıbbi eğitim almadan işlettiği için (ya da hükümette tıbbi bir STK olarak kayıtlı olduğu ortaya çıktı) eleştirilere maruz kaldı. O zamandan beri Virginia’ya döndü ve kendisi ve organizasyonundaki ufak liderlik ekibi içinde yer edinen anası, belgeselin ana mevzuları içinde yer ediniyor.
:no_upscale()/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_asset/file/24951376/saviorcomplex2.jpg)
Kurtarıcı Kompleksi öykü anlatımında birazcık daha hantal Vazifesadece daha hantal unsurlarından birinin sebepleri – toplumsal medya platformlarında Bach’ı seslendirmek için çok önemli enerji harcayan No White Saviors adlı bir savunuculuk grubunun dahil edilmesi – serinin sonunda dirimsel bir halde netleşiyor.
Gene de bu, bilhassa kocasıyla beraber Jinja’ya taşınan ve Bach’ın, kendisinden bile eleştiri yada tavsiye kabul edememesi olarak görmüş olduğu durumdan hüsrana uğrayan genç bir hemşire olan eski Çocuklarına Hizmet Etme gönüllüsü Jackie Kramlich’in ortaya attığı keskin teşhis için muhteşem bir destek yapıt. kendisinden daha eğitimli insanoğlu. Kramlich, “Sanırım Renee kendisinin rütbeli, hususi ve ayrı tutulduğuna dair bir fanteziye tutuldu” diyor. Kocası Chris de aynı fikirde ve şuna inandığını söylüyor: “Renee, başka insanlardan tavsiye alırsa bunun, Tanrı’nın bu evlatları iyileştirmek için üstünde çalmış olduğu biri olma hikayesi açısından değerinin azalacağını hissetti.”
“Hikâyedeki kıymetini azaltın” – benim için tam da bu aşamada gerçekleşti. Hepimizin içinde, hatta hayatlarını başkalarına hizmet ederek geçirmek isteyenlerin bile içinde bir tekbencilik unsuru vardır. Tamamımız haklı olduğumuza, aydınlanmış olanı yaptığımıza inanmak istiyoruz. Sadece Kramlich’lerin Bach’ın tıbbi tavsiye alma mevzusundaki isteksizliğinde görmüş olduğu şey, onun bu hikayenin kahramanı olduğu inancıydı – Tanrı’nın geçmişte başkalarını görevlendirdiği şeklinde o da bu evlatları kurtarmak için Tanrı tarafınca görevlendirilmişti ve dolayısıyla bunu yapabilecek kabiliyete doğuştan sahipti. Popüler deyişin (ve ilk bölümün başlığının) söylediği şeklinde, “Tanrı nitelikli olanı çağırmaz, çağrılanları vasıflandırır.”
Aslına bakarsak bu, hem Hıristiyan öğretisine (İsa’nın daima kahraman olduğu varsayılır) hem de iyi bir insan olmaya ters düşen bir dürtüdür. Yüksek lisansta sav direktörümün bana söylediği şeklinde, kendi hikayenizi anlatırken baş kahraman olmalısınız, sadece muhtemelen kahraman olmamalısınız.
Bu, pek fazlaca misyoner öykü anlatımının emek verme şekli değildir; “beyaz kurtarıcı” hikayelerinin, “büyülü öğretmen” hikayelerinin yada gençlik idealizmini ateşleyen öteki hikayelerin bir çok vakit işe yarama şekli de değildir. Kurtarıcı Kompleksi Hatta nazikçe, Beyaz Kurtarıcılara Hayır grubunun ve onun şeklinde diğerlerinin yürüttüğü mücadelenin de aynı kalıba düştüğünü öne sürüyor: tutku, dürtü ve doğruluğun mühim bir değişiklik yaratmak için kafi olduğu fikri.
İşin aslı, uzun süredir savunucu olan her insanın size söyleyeceği şeklinde, aktivizm, hizmet ve dünyayı kurtarmanın zor, acı verici, sinir bozucu ve bir çok vakit fazlaca bunaltıcı bir iş olduğudur. Göze çarpan değil; kahramanca gelmiyor; çoğu zaman tamamen göz ardı edilir. İnsanlar ünlülere ve iyi hikayeleri olan kişilere para vermeyi severler. Onlar o insanoğlu olmak istiyorlar. Bilhassa de genç ve olasılıklarla dolu olduklarında.
Böylece, Vazife Ve Kurtarıcı Kompleksi Görevlerin işleyişini kınanacak, takdire şayan yada bu ikisinin içinde bir şey bulsalar da, hepimiz için bir ders ihtiva eder. Adını duyduğumuz kahramanlar bir tek iyi hazırlanmış platformlarda iyi anlatılmış hikayeleri olan kişilerdir. Gerçek kahramanca işler gölgelerde ve toprakta gerçekleşir. Ve fazlaca fazlaca azımız bunu üstlenmeye hazırız.
Kurtarıcı Kompleksi 26 Eylül’de saat 21.00’de HBO’da gösterime girecek ve Max’te yayınlanmaya başlamış olacak. Vazife 13 Ekim’de sinemalarda açılıyor.