İsrail ve Filistin için kanlı yedi gün, Batı Şeria’da çatışmayla sonuçlandı

Sertlik artarak devam edecek mi?
İsrailliler ve Filistinliler içinde bir haftadır tırmanan gerilim, Cuma günü işgal altındaki Batı Şeria’da çıkan çatışmada iki İsrailli kız kardeşin ölümüne ve annelerinin ağır şekilde yaralanmasına niçin oldu. Hücum, bölgede artan sertlik korkularını artırdı ve kısa vadede gerilimi azaltmanın mümkün olup olmadığı mevzusundaki internasyonal endişeleri derinleştirdi.
İsrail makamlarının terör saldırısı olarak soruşturduğu silahlı hücum, İsrail’in Lübnan ve Gazze’de Filistinli İslami militan grup Hamas’a düzenlemiş olduğu hava saldırılarından birkaç saat sonrasında gerçekleşti. Hamas, saldırının sorumluluğunu kabul etmedi.
İsrail Perşembe gecesi Lübnan’dan atılan roket yağmuruna cevap olarak hava saldırıları emri verdi – 2006’daki Milletler Savaşı’ndan bu yana en büyüğü. İsrail Hamas’ı roket atmakla suçladı fakat bununla birlikte savaşım eden Lübnan hükümetini ateşe verdi. saldırının önlenememesinden görevli olan kendi siyasal ve ekonomik krizleri ile.
İsrail Müdafa Kuvvetleri (IDF) yapmış olduğu açıklamada, “terör örgütü Hamas’ın Lübnan’dan etkinlik göstermesine izin vermeyeceklerini ve topraklarından atılan herhangi bir yönlendirilmiş alevden Lübnan devletini görevli tutacaklarını” söylemiş oldu. Bu roket saldırıları, İsrail polisinin bu hafta başlarında Filistinliler Ramazan ayinleri esnasında namaz kılarken Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya iki kez baskın düzenlemesine cevap olarak gerçekleşti.
Şimdiye kadar ne İsrail ne de Hamas çatışmayı tırmandırma arzusunu dile getirmedi. Reuters Cuma günü İsrail ordusu tarafınca “bu aşamada sakinliğin sükunetle karşılanacağını” ve Hamas’ın “amacına ulaştıktan” sonrasında aynısını yapacağını bildirdi.
Sadece 2022, Birleşmiş Milletler’in cinayetleri kaydetmeye başladığı 2005’ten bu yana Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler için en ölümcül yıl oldu ve çatışma o yıl oldukça sayıda can almaya devam etti. CNN’e nazaran, 2023’te şimdiye kadar neredeyse tamamı sivil olan minimum 90 Filistinli ve 15 İsrailli öldürüldü, bu da bu yılki şiddetin potansiyel olarak geçen yıldan daha fena olabileceği anlamına geliyor.
Sertlik niçin şimdi tırmanıyor?
İsrail polisinin Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı iki kez basması ve Müslümanların mukaddes Ramazan ayı süresince namaz kılan yüzlerce Filistinliyi tutuklamasının arkasından bu hafta gerilim terfi etti. Cami, Müslüman dünyasının en mukaddes yerlerinden biri olarak kabul edilir ve Yahudiliğin en mukaddes yerlerinden birinin üstüne inşa edilmiştir.
İsrail Polisi, cami yetkilileriyle evvelde kimsenin girmesine izin verilmeyeceğine dair bir anlaşmaya karşın, camiye taş ve havai fişek getiren, ayrılmayı reddeden ve içeride barikat kurmaya çalışan “yasaları çiğneyen gençleri ve maskeli ajitatörleri” tutuklamak istediklerini söylemiş oldu. ramazanda camide kalınca. Kendilerini niçin içeride barikat kurmaya çalışmış oldukları tam olarak açık değil, sadece Filistinliler, Yahudi milliyetçi grupların, üstünde bir miktar denetim sahibi oldukları kalan birkaç ulusal sembolden önde gelen camide kışkırtıcı uygulamaları teşvik ettiğinden kaygı duyuyorlardı.
CNN Çarşamba günü polisin içeri girmek için pencereleri ve kapıları kırdığını, isyan kalkanlarıyla havai fişekleri saptırdığını ve kalabalığa ses bombaları, plastik mermiler ve coplar kullandığını bildirdi. Çıkan arbedede ikisi İsrail polisi olmak suretiyle minimum 12 şahıs yaralandı.
Baskınlar, aralarında Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır ve Katar’ın da bulunmuş olduğu komşu Müslüman ve Arap ülkeleri tarafınca hızla kınandı. Beyaz Saray sertlik vakalarıyla ilgili endişelerini dile getirdi ve İsraillileri ve Filistinlileri durumu yumuşatmaya çağırdı.
ABD Filistin İşleri Ofisi tweet attı Çarşamba, “Mukaddes bir yerde ve mukaddes bir zamanda şiddetin yeri yoktur. Mescid-i Aksa’daki şok edici görüntüler ve Gazze’den İsrail’e atılan roketler alarma geçti. Barışçıl ibadeti mümkün kılmak ve mukaddes mekanların kutsallığını korumak için engelleme ve gerginliğin azaltılması çağrısında bulunuyoruz.”
Mevcut durum için yeni İsrail hükümetinin suçu ne kadar?
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ülke tarihindeki en aşırı sağcı koalisyon hükümetini kurdu ve insan hakları örgütleri, Filistinlilere karşı artan şiddetten onun milliyetçi, dışlayıcı politikalarını görevli tutuyor.
Netanyahu aslına bakarsan koalisyon platformunun kilit bir ayağının geri teptiğini görmüş oldu: saydam bir güç gaspı olarak görülen ve ülke tarihindeki en büyük protestolardan bazılarını ateşleyen yargı reformu.
Sadece ultra-Ortodoks ve dindar Siyonist partilerden oluşan koalisyonu, Yahudi üstünlüğü politikalarını da destekledi ve Filistinlilerle görüşme etme fikrini terk etti. Koalisyonun ideolojisini özetleyen bir antak kalma, “Yahudi halkının İsrail Toprağı’nın tüm topraklarında münhasır ve devredilemez bir hakka haiz bulunduğunu” belirtir. O zamandan beri, Filistinlilerin İsrail yönetimi altında yaşamış olduğu işgal altındaki Batı Şeria’da ek İsrail yerleşimlerini onayladı.
İsrailli yerleşimciler içinde şiddetli ayaklanmalar bu yıl daha sık hale geldi. Bunlara ve uzun süredir kötüleşen öteki koşullara cevap olarak, Filistinli taban grupları ve bireyler giderek daha çok şiddetli direnişe ve kimi zaman de terörizme yöneliyor.
Netanyahu’nun koalisyonu, önceki hükümet döneminde başlatılan tartışmalı bir politikayı da sürdürdü ve İsrail güçlerinin, mesela kabahat işlediğinden şüphelenilen birinin tutuklanması yada intihar saldırısı planlaması şeklinde çeşitli durumlarda yada hayattayken ateş açmasına izin veriyor. tehdit edici durumlar İnsan hakları grupları tarafınca aşırı güç kullanımına izin verdiği için eleştirilen bu siyaset, geçen yıl Al Jazeera için Filistinli-Amerikalı bir muhabirin yanlışlıkla vurulmasına yol açtı. ABD, İsrail’den politikasını tekrardan gözden geçirmesini istedi.
İsrail, Filistinli militanların artan saldırılarına cevap verdiğini iddia ediyor. Sadece stratejileri, bu hafta Mescid-i Aksa’ya meydana getirilen saldırının yol açmış olduğu bir takım şiddetli vaka şeklinde isyan saldırılarını yoğunlaştırma riski taşıyor.