İnceleme: Ayı Sürem 2, bulunmuş bir ailenin kabiliyetleri iyi mi beslediği hakkındadır
Restoran mutfaklarının gerçekleriyle inanılmaz derecede ilgilenen bir şov için – ısı, stres, bağırışlar, duygular – Ayı sonunda bir fantezidir ve bu ikinci sezonda daha da netleşir.
Son aşama yetenekli genç şef Carmen “Carmy” Berzatto’nun (Jeremy Allen White) memleketi Chicago’da kısa sürede ölen kardeşi Michael’ın (Jon Bernthal) sandviç dükkanını işlettiği ilk sürem terli, kirli, gürültülüydü ve Helen Rosner’ın yazdığı şeklinde New Yorker için peri masalı şeklinde bir şey. Şovun özüne uyan muhteşem derecede çılgınca yönetmenlik seçimi yardımıyla, Carmy’nin son aşama yanlış yönetilen bir bütçeyi dengelemekten şüpheci ekibine (“kuzeni” Richie (Ebon Moss-Bachrach) dahil) kaliteli yiyecek zihniyetini öğretmeye kadar her şeyi yönlendirmesini izledik. ). Sadece bu denemelerden sonrasında sürem bir deus ex machina ile sonlanmış oldu: İntiharından ilkin Michael yüzbinlerce doları domates kutularına saklamış, dükkanı kurtarmış ve yetenekli minik adam kardeşinin hayallerindeki lüks restoranı açmasına izin vermişti. .
ikinci sezonunda, Ayı – bununla beraber yaklaşan restoranın adı – bu zorluğun üstesinden gelmeye hazır ve şov, karmaşık yoldam ve içerik işbirliğinden daha büyük, daha iyi, daha tatminkar bir şeye dönüştü. İlk sürem aşırı istekli, kendini işine adamış ve esin veren bir takımın kafi parayla neler yapabileceği sorusunu gündeme getiriyorsa, ikinci sezonda acıklı bir cevap var: Kabiliyetlerini geliştirmek.
Erken saatlerde, Carmy’nin ikinci komutanı Sydney (Ayo Edebiri) bir kızgınlık içindedir. Açmak istedikleri restoranı açmak onun tek hayalidir. Sadece özgürlük, olmasını istedikleri kadar iyi bir menü sunmanın getirmiş olduğu baskıyla gelir. Her iki şef için de, fakat bilhassa Sidney için bu, Michelin yıldızı kazandıracak yemekler anlamına geliyor. Oldukca tuzlu yiyeceklerle Carmy’nin damak zevkini bozuyor; bir kağıt havluya atıyor. Yine deniyor. Yine tükürür. Daha yakın fakat orada değil. Bir sıfırlamaya gereksinimleri bulunduğunu beyan ediyor. Sonrasında ona gidip yiyecek yemesini söyler. Emirlere uyuyor, Şikago’nun en iyi restoranlarında yol alıyor – Kasama’da (Tagalogca beraberlik anlamına gelir) bir kahvaltı sandviçiyle başlayıp Avec, Margie’s Candies, Pizza Lobo ve Publican Quality Meats şeklinde şehrin övülen yiyecek mekanlarını ziyaret ederek – aklını toplamadan ilkin ve bir mantı yemeği tecrübe etmek.
:no_upscale()/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_asset/file/24763425/carmy_sydney_together_the_bear.jpg)
Sonunda yapmış olduğu şeyden nefret etmeye adım atar, sadece daha ilkin dizinin kurnaz ikinci sürem inancını örneklendirir: hiçbir şeyin personelin armağanlarını beslemekten daha mühim olmadığı şefkatli bir hayal. Marcus’un (Lionel Boyce) Kopenhag gezisinden Richie’nin sahne hayatına girişine ve Syd onu şef yardımcısı yaptığında Tina’nın (Liza Colón-Zayas) gülümsemesindeki neşeye, Ayı beceri ve ilhamın kıymetli olduğu inancından asla vazgeçmez. Plakalara tam olarak ne kadar harcanması gerektiği yada yangın güvenliği testinden iyi mi geçileceği mevzusunda stres olsa da, bu insanları yapmayı sevdikleri şeyde daha iyi hale getirmeye değip değmeyeceği mevzusunda asla bir sual yoktur.
(Sorunlu) dahi fikrine yaklaşmak yabancı bir bölge değil Ayı. Şov, daha ilkin, esasen beceri ve yeteneğin yukarı doğru yörüngeyle iyi mi el ele gittiği bağlamında ele aldı. Carmy o denli yetenekli ki, dağınık aile hayatından kurtularak ülkenin en iyi restoranlarından birinde çalışıyor. Parlaklığı, kısa süreliğine de olsa kaçmasını sağlar. Carmy’nin kabiliyeti, miras almış olduğu sandviç dükkanı için fazlaca büyük ve birinci sürem, onu bu başarı tarzına iyi mi kullanacağını öğrenip öğrenemeyeceğiyle ilgili.
Sadece bu sürem şov, yeteneğin kesinlikle bireysel bir çaba olmadığını kanıtlıyor. Bir şahıs olarak büyümek için bir topluluk gerekir; bir ekip emek vermesi. Sidney’den Marcus’a, Tina’ya ve meşhur Şef Terry’ye (görkemli bir kamera hücresinde Olivia Colman), ana hat, tüm bu muhteşem insanların kabiliyetlerini beslemek için hayatlarında insanlara gereksinim duyduğu yada gereksinim duyduğudur.
Bu, Carmy ve Sydney’in Marcus’un pasta şefi oyununu geliştirmesini istediği “Honeydew” bölümünde açıkça görülüyor. Restoranın karşı karşıya olduğu artan mali sıkıntıya karşın, asla sorgulamadan onu tatlılarını bilemesi için bir geziye göndermeye karar verirler. Gideceği yer Kopenhag’dır, orada aynı yüzen evde uyuyacak ve Carmy’nin bir zamanlar yapmış olduğu görünmez kediyi besleyecek ve Carmy’nin kohortundan kabul edilen buz şeklinde ve yetenekli pasta şefi Luca’nın (Will Poulter) altında eğitim alacaktır.
Luca emin fakat Marcus’a çılgınca titiz tatlıları iyi mi yaratacağını gösteriyor; mesela, belli bir halde okşanması ihtiyaç duyulan bir kepçe dondurma ve sonunda “naneli bir Snickers barı”na dönüşecek bir shiso jelée. Marcus’un tekniği kapma becerisi Luca’yı o denli etkisinde bırakır ki, Marcus’a (Carmy olabilir ya da olmayabilir) bir şef hakkında o denli iyi bir öykü anlatır ki Luca’yı acı-tatlı bir ifşaya zorlar. Bir taraftan, Luca onun asla en iyisi olamayacağını fark ederken, öteki taraftan bu isimsiz şef, bir halde onun üstündeki baskıdan onu kurtarmış ve olabileceğinin en iyisi olmasına izin vermiştir. Luca, rekabette topluluk buldu ve yeteneğin, başka birinin kabiliyetinin sizinkini geçersiz kıldığı sıfır toplamlı bir oyun olmadığını fark etti.
Her insana yer var; beceri başarıya esin verir ve onu teşvik eder ve Marcus da bu çevrenin bir parçasıdır.
Benzer şekilde ekip, Tina’yı aşçılık okuluna gönderir. Gene, maliyet söz mevzusu bile değil. Becerilerini geliştirme fırsatının tadını çıkararak büyüyor. İkinci sezonda, başlangıçta korunan Tina’nın kendini geliştirmeye olan açlığı, tıpkı Carmy ve Syd’e olan şiddetli sadakati şeklinde, onun tanımlayıcı özelliklerinden biridir. Beşinci bölümde, Carmy’nin aşçılık okuluna bıçağını getirmesine izin verdiği o minik anı fazlaca mühim hissettiriyor. Tina, Carmy’nin kendine itimatı ve aletleriyle mutfaktaki balığını kendinden güvenilir bir halde filetoluyor ve bıçak ete saplanırken gözlerinde emin bir ifade var. Kesim o denli iyi ki hocası onu kutlama ediyor.
Yetenekli olsan bile, sana inanacak birine ihtiyacın var.
:no_upscale()/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_asset/file/24763443/cd1395a75c31746730c9a2bf4eb2714b44_THE_BEAR_207_1399R.jpg)
Bu sezonun en iyi kısmı, Richie’nin “Forks” ta dünyanın en iyi restoranında yedi gün sahnelemesine haiz. Richie çatalları parlatarak adım atar. Bunun her saniyesinden nefret ediyor, tüm bunların muhteşem ve olağan dışı bir ceza olduğuna inanıyor. Birisi Richie’ye birinin gününü değiştirebilmenin hakikaten mükemmel bulunduğunu söyleyene kadar, sonunda aşırı disiplinle keskinleştirilmiş aşırı beceri izlediğini tıklamaya adım atar.
Restoranın sunucularının gizli saklı kodla konuşan askerler şeklinde iyi mi kontakt kurduğunu, müşterilerin hikayelerini, yaşamlarını, yiyecek yeme alışkanlıklarını ve alerjilerini detaylandırdığını görünce aydınlanıyor. Jess’in (Sarah Ramos) bir kondüktörün korna kısmına çalmasını söylemesi şeklinde hızlanmasını seyretmek onu heyecanlandırıyor. Bir zamanların gönülsüz çatal parlatıcısı, kör bir tat testinde restoranın sos bolluğunu belirleyebilir.
Kendini bu ekibin bir parçası şeklinde hissetme mevzusunda başarıya ulaşmış. Richie kendisinin en iyi versiyonu olmak istiyor. Richie bu restoranda çalışmak istiyor. Fakat her şey bu şekilde çalışmıyor.
Richie’nin haftasının sonunda, görünüşe gore rahat bir vazife olan mantarları temizleyen Şef Terry (Colman) ile karşılaşır. Birkaç mantarı kendisi soyduktan sonrasında, Carmy’ye iyilik yapmış olduğu için teşekkür ederek özür dilemek için bir dakika ayırdı. Bunun aslına bakarsak bir iyilik ya da ceza olmadığını, sadece Carmy’nin Terry’ye Richie’ye inandığını ve organik olarak evin önünde iyi bulunduğunu söylediğini söylüyor. Görmesine izin vermiyor fakat içini ısıtıyor. Ek olarak ona baştan adım atmak için asla geç olmadığını, çarptığını ve yandığını ve sıfırlamaya ihtiyacı bulunduğunu söyler.
Mutfağındaki bir tabelada “Her saniye önemlidir” yazıyor.
Bu, rahmetli babasına bir saygı duruşu ve Richie’nin asla unutmayacağı bir bildiri. Terry’nin hikayesi bununla beraber, büyüklüğün hayatta kalmak için iyi mi bir aileye yada bir topluluğa gereksinim duyduğu fikriyle de bağlantılıdır. Babası, ekibi ve ona yardım eden insanoğlu olmadan oyundaki en başarıya ulaşmış şef olamazdı.
Kabiliyeti tanıyan insanların onu geliştirmesi ve büyümesine destek olması gerektiği fikri iki yönlüdür. Sydney, Marcus, Tina, Richie ve hatta Şef Terry bile kendilerine inanan birini buldukları için şanslılar. Bir insan olarak büyümek ve zanaatınızı ve sevdiğiniz şeyi geliştirmek istiyorsanız, size inanan birini bulmanız gerekir. Carmy’nin biyolojik ailesinin kariyeri için asidik, zehirli bir engel olarak gösterilmesi ve ekibi için – şefler ağı vasıtasıyla – yarattığının tam tersi olması bir rastlantı değil.
Doğal ki, bunların hepsi bir düşlem.
Patronlar çoğu zaman çalışanlarını ruhlarını beslemeleri ve ilhamlarını ateşlemeleri için İskandinavya’ya göndermezler. İşlerimizin bizi daha iyi hale getirmiş olduğu ve parlaklığımızın ve çalışkanlığımızın farkına vardığı bir düşlem, tükenmişlik ve suni zekanın yerini alma tehdidinden muzdarip bir gerçeklikte yaşadığımız için daha da çekici. Restoran dünyası — Ayı bizlere göstermek istiyor – değişik bir evren. Ve o vakit bile Ayı daha fazlaca istisnai bir istisnadır ve ölçü değildir.
Bu karakterlerin kabiliyetlerinden yararlanacağının yada yeteneklerinin bir halde Carmy’nin restoranının başarısına yol açacağının garantisi yok. Bu, sonunda acımasız bir endüstrinin kararsızlığına bağlı. Fakat o şekilde olmasını ummadan edemiyorum.
10 bölümün tamamı Ayı ikinci sürem Hulu’da akış.