Fran Lebowitz röportajı: Sanat niçin işe yaramaz olmalı?

0

Bunu Fran Lebowitz kadar iyi anlayan var mı? 1970’leri Andy Warhol’la takılarak ve onu kendi kuşağının (1978’ler) kadeh kaldıran iki kitabını yazarak geçirdi. Metropol Yaşamı ve 1981’ler Toplumsal emekler). Sonrasında yazma yasağını talep etti, her şeyi kapattı ve artık yayınlamayı reddetti. Artık topluluk önünde konuşmacı olarak amorf bir kariyere haiz: sert ve huysuz bir halde gülünç, fakat tam anlamıyla bir stand-up komedyeni değil; politik olarak angaje ve anlayışlı, sadece tam olarak bir uzman değil. Bilirsin. O Fran Lebowitz.

Lebowitz’in 21 Ekim’de Brooklyn Kings Tiyatrosu’ndaki konuşma etkinliği öncesinde, bana fikrini söylemesini sağlayıp sağlayamayacağımı görmek için onu aradım. Lebowitz zorunlu kaldı. Beraber suni zekanın hırsızlık olup olmadığını, sanatı sanat icra eden şeyin ne işe yaradığını ve sevdiğiniz bir yaşamı iyi mi inşa edebileceğinizi tartıştık. Konuşmamız uzunluk ve netlik açısından hafifçe düzenlendi.

Doğrusu Brooklyn’deki Kings Theatre’da Marlon James ile söyleşi yaparak yeni bir şov yapmak üzeresiniz. Ne hakkında konuşacağını biliyor musun?

Hayır, şu sebeple benimle röportaj icra eden kişinin hile yapmak için bana sormak istediği soruların neler bulunduğunu söylemesine asla izin vermem. Şaşırmayı seviyorum.

Marlon James’in çalışmalarının hayranı mısınız?

Evet benim. Mükemmel bir yazar, sence de öyleki değil mi?

Kesinlikle. Her ne kadar içine giremesem de üstünde çalmış olduğu son trio.

Biliyorsunuz ki, onun hakkında yazdığı bazı şeyler var; şeyler değil, yazma yolları. Kelimenin ne işe yaradığını bilmiyorum, hakikaten bilim kurgu bulunduğunu söyleyemem fakat tamamen gerçekçi de değil. Bu genel olarak ilgilenmediğim bir şey. Fakat o hâlâ mükemmel.

Ortalama 40 senedir bu işi yapıyorsunuz. En cok neyini begendin?

Ah, oldukca daha fazlası [than 40 years]. Daha daha daha. Daha çok.

Soruları cevaplamayı seviyorum. Aslına bakarsak soruları cevaplamayı seviyorum. Ve bunun sürprizini seviyorum.

Bana bakılırsa en keyifli olanı seyirciyle olan sorular. Görüşmeci, bu hakikaten değişebilir. Bazıları oldukca iyi, bazıları ise pek iyi değil. Fakat röportaj da daha ciddi şu sebeple onlar hazırlıyor ve ben yapmıyorum. Seyirciyle asla bilemezsiniz.

Yazarların grevi birkaç hafta ilkin sonlandı. Ne düşünüyorsun yaptıkları antak kalma?

Yazarlar Birliği’nde değilim, dolayısıyla tüm ayrıntıları bilmiyorum fakat şundan inanırım: Yeterince alamadılar. Aldıkları her ne ise, başlangıçta onlara teklif edilenden emsalsiz daha iyiydi, fakat inanırım ki bu kafi değildi.

İnsanlar ek olarak 2007’deki son yazar grevinde oldukca daha azca yazarın işe alındığını unutmuş görünüyorlar. Beyazperde ve TV sektörü daima yazarlardan kurtulmaya çalıştı. Film setindeki her bir şahıs yazabileceğini düşünüyor. Her yönetici kesinlikle bunu yapar.

Yeterince alamadıklarına inanırım, fakat çok açık ki kafi gelecek kadar paraları var, böylece yerleşmeye başlayacaklar, şu sebeple bildiğiniz gibi, onları aç bırakıyorlar.

Stüdyoların yazarları suni zekayla değiştirmeye emek harcama potansiyeli bulunduğunu düşünüyor musunuz?

İnanın bana, yazarların yerine suni zekadan daha azca şey bilen yöneticileri koymaya çalıştılar. Doğrusu yazarların yerini ne şekilde alırsak alsınlar, bunu yapmaktan mutluluk duyarlar.

Suni zeka mevzusunda pek bilgim yok, bunu sana söylemeliyim. Doğrusu, bunu ilk başta anladığımdan daha iyi anlıyorum. Fakat anladığım kadarıyla bu bir tek hırsızlık. Yazarların yazdığı pek oldukca şeyi alıp çalıyorlar, sonrasında karıştırıyorlar ve sonrasında başka bir halde bir araya getiriyorlar ki sanki başka bir şeymiş benzer biçimde görünüyorlar.

İşverenler ellerinden gelse her çalışanı değişiklik yapmak ister. Çalışanlara ne kadar düşük ücret öderlerse versinler, bu herhangi bir işletmenin en büyük gideridir. Kapitalizmin gidişatı budur, bildiğiniz gibi: En fazla kârla en fazla parayı iyi mi elde edebiliriz? Bu çoğu zaman minimum sayıda çalışana haiz olmaktan meydana gelmektedir. “Yöneticileri niçin değiştirmiyoruz?” diye asla düşünmüyorlar.

Karşılaştığınız ve hakikaten iyi bulunduğunu düşündüğünüz son olarak sanat eseri neydi?

Bunu söylemek birazcık zor. Ilk olarak senin genç olduğundan inanırım şu sebeple hepimiz öyleki. Oldukça geniş bir sanat tanımınız var; kişisel olarak sizi kastetmiyorum; Seni tanımıyorum – buna bir çok süre makarna da dahil benzer biçimde görünüyor. Görünüşe bakılırsa yiyecek de dahil.

Yiyecek yemeyi seviyorum. Yapmadığımı söylemiyorum. Ben de bir sonraki şahıs kadar oburum. Fakat sanırım bu mevzuda oldukca daha eski moda bir fikrim var.

Mesele neydi? Hangi eseri hakikaten beğendim yada mükemmel bulunduğunu mu düşündüm?

Hakikaten iyi bulunduğunu düşündün.

Hakikaten iyi. İnsanlar daima her şeyin mükemmel bulunduğunu söylüyor. Büyük kelimesini gerçek büyüklük için saklıyorum.

Bilmiyorum. Colson Whitehead’in son kitabını azca ilkin bitirdim.

Ah, bu oldukca hoşuma gitti. Öyleki hissettim yazarken eğleniyordu.

Yazarken eğlenip eğlenmediğine dair hiçbir fikrim yok, onu tanımıyorum. Fakat size onun kaç yaşlarında bulunduğunu bilmediğimi söyleyeceğim. Muhtemelen şu anda en azından 50 yaşındadır, değil mi? Kendisi benden oldukça genç. Fakat onun ilk ortaya çıkmış olduğu zamanı hatırlıyorum, diye düşündüm – şu sebeple sizin de gözlemlediğinizden inanırım – her hafta yeni bir dehanın ortaya çıkmış olduğu bir dünyada yaşıyoruz, her ne kadar bu doğru olmasa da. Fakat ilk ortaya çıktığında ve onun ne kadar görkemli bulunduğunu söyleyip durduklarında şu şekilde düşündüm, “Biliyor musun? Aslına bakarsak son aşama yetenekli!”

Şu anki tarzdan daha eski moda bir sanat tanımına haiz olduğunuzu söylediniz. Bu tanımda neler yer ediniyor?

Yemeğin sanat bulunduğunu düşünmüyorum. Bir fırıncının sanatçı bulunduğunu düşünmüyorum. Aslına bakarsak mükemmel aşçıların insanlığa bir nimet bulunduğunu düşünüyorum. Artık insanlık dememeniz gerektiğine inanırım. Her ne söylemen gerekiyorsa, insanlık ya da her her neyse.

İşte tanımım şu: Sanat işe yaramaz olmalı. Yararlı olduğunda sanat içerikli olabilir, sanat içerikli olabilir fakat sanat değildir.

Açıkçası bu, bir fırıncıyı mimarla aynı kategoriye sokacaktır şu sebeple mimarın müşterileri vardır. Aslına bakarsak, eğer bir müşteriniz var ise ve bir bina benzer biçimde kullanımı olan bir şey yapıyorsanız, o süre bu yazı, müzik, fotoğraf yada benzeri şeyler benzer biçimde saf bir biçim değildir. Demek istediğim bu.

Pekala, birazcık daha süratli ateş etme vakasına geçelim. Sen söyledin [in the Martin Scorsese docuseries Pretend It’s a City] New York’ta çıplak ayakla dolaştığını. Ne süre durdun?

Bunu yaptığımda hakikaten oldukca gençtim. Doğrusunu söylemek gerekirse, bunu düşündüğümde o süre bile bunun çılgınca bulunduğunu anlıyorum. Diyelim ki 19 yaşlarında olsam bile, bu 9 yaşındaki bir çocuk için de çılgınca bir şey olurdu. Bunu yaşamış olmam oldukca şaşırtıcı şu sebeple açıkçası New York sokaklarının neler getireceğini bir düşünün.

O denli uzun sürdüğünü söyleyemem. Muhtemelen bir ay kadar sürdü. O zamanlar bazı insanoğlu bu mevzuda yorum yapmadı, sadece bazıları yapmış oldu. Hangi noktada “Bu delilik” diye düşündüğümü bilmiyorum. Fakat bu oldukca aptalca bir şeydi. Bunu tavsiye etmem.

New York haricinde beğendiğiniz bölgeler var mı?

Evet, New York haricinde sevdiğim birçok yer var. Bu orada yaşamak istediğim anlamına gelmiyor. New York haricinde yaşamak isteyeceğim bir yer yok.

New York niçin yaşamak istediğin tek yer?

Zira burası New York.

Haklısın!

İnsanlar bana New York’un nedenini sorduklarında daima şu şekilde derim: “Peki, asla gittin mi?” Bana bakılırsa burası dünyada yaşanacak en güzel yer ve bu yüzden burada yaşıyorum. Burada yaşamak zorunda değilim. Dünya gezegenindeki en pahalı yerde yaşamanız icap ettiğini söyleyen bir yasa yok. Fakat yaşanacak en iyi yer bulunduğunu düşündüğüm bir yer.

Bir turistin burada yaptığını gördüğünüz en fena şey nedir?

Oğlum, burası oldukca sıkıntılı bir alan. Doğrusu turistin oldukca olduğu bir yerde yaşayan hepimiz turistlerden şikayetçidir. Bir tek New York değil. Zira turistler bölgeleri mahvediyor. Mekanın ne olduğu mühim değil. Yıkılması için Venedik benzer biçimde görkemli, rüya benzer biçimde bir şehrin olmasına gerek yok.

Turistler sakinlerin tam tersidir. Kent umurlarında değil. Bunu asla umursamıyorlar. Bu, telefonlardan ilkin de geçerliydi, sadece artık görünen o ki insanoğlu sırf fotoğraf çekmek için dünyanın her yerine gidiyor. Bana bakılırsa bu oldukca saçma. Aslına bakarsak bir tek bir fotoğrafa bakabilirsiniz. Aslına bakarsak gelip mahalli halkı rahatsız etmenize gerek yok.

Bana bakılırsa en sinir bozucu şey hareket etmemeleri sanırım. Bunun bu bulunduğunu sanmıyorum en kötüsü yaptıkları şey. Fakat gerçek şu ki onlar Hareket etmeyin. Ve burada insanların yaşamış olduğu gerçeğinden habersizler. Yer bulmalıyız! Burada para kazanmamız lazım ki, eşyaların önünde durup fotoğraf çekebileceğiniz bir yer yapalım.

Sence Kovid’den bu yana insanların davranışları kötüleşti?

Fark ettiğimden değil. Demek istediğim, daha ne kadar kötüleşebilirdi ki?

Kovid’den bu yana, şu demek oluyor ki Kovid’in kendisi haricinde daha da kötüleşen şey, artık bir yere varmanın ne kadar süreceğini tahmin edemiyorum. Bir yerden diğerine yürüyerek, metroyla ya da taksiyle ulaşmanın ne kadar sürdüğünü tam olarak bilirdim, şimdi tahmin edemezsiniz. Yapamazsın. Metro eskiden beş dakikada bir geliyordu, şimdi üç saatte bir geliyor. Yoğun bir trafik olabilir. Dün arabadaydım ve şehrin yukarısına gitmek zorunda kaldım ve bu bir saat sürdü. 15 dakika sürmeliydi! Asla bilemezsin. Artık yoğun saat yok.

Pek oldukca insanoğlunun hayatınızın oldukca göz kamaştırıcı ve esin verici bulunduğunu düşündüğünü biliyorum. Bir insanoğlunun sevilmiş olduğu bir yaşamı kendi başına kurabilmesi için bilmesi icap ettiğini düşündüğünüz bir şey var mı?

Hiçbir fikrim yok.

İşte vaka şu. Pek oldukca çocuk – inanırım sen çocuk değilsin fakat bana bakılırsa sen bir çocuksun – benim konuşmamı görmeye geliyor ya da sokakta benimle konuşuyor. O denli organizeler ki.

Gençliğimde geleceğe dair hiçbir şey düşünmedim. Şimdi bunu pek düşünmüyorum. Ben o denli organize değilim. Ve genel olarak benim yaşımdaki insanoğlu biz gençken o denli organize değildi.

Bu çocuklar inanılmaz derecede organizeler. Bu bir bakıma iyi sanırım. Fakat başka bir açıdan da fena şu sebeple kesinlikle kaygıya yol açıyor, anlıyor musun? Ve sonrasında evlatların endişeli bulunduğunu görebiliyorum ve insanoğlu da görüyor. Kaygılı olmalarının sebeplerinden birinin de bu bulunduğunu düşünüyorum.

Gelecek hakkında endişelenmeyin. Bunun yerine genç olduğunuz gerçeğinin tadını çıkarın. Zira sizi temin ederim ki yaşam gittikçe daha iyiye gitmiyor. Bir tek bunu düşünmeyi bırak. Ve bir tek eğlenin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir