Eli Roth’un Şükran Günü incelemesi: Grindhouse güncellemesi 16 senelik beklemeye kıymet miydi?

0

Eli Roth’un yeni vizyona giren filmi Şükran Günü Tatilin doğduğu yer olan Plymouth, Massachusetts’in sokaklarında kurnazca dolaşan bir katil hakkında nüktedan bir nüktedan olarak kendisini tanıtıyor. Filmin sloganı: “Bu Şükran Günü’nde, HİÇBİR ARTIK OLMAYACAK!” – beyaz perdede deli, aptalca zaman geçirmeyi öneriyor. Ne yazık ki bu filmimizde bizlere bu görevi üstlenebilen yönetmenlere minnettar olmamızı hatırlatan dengesiz bir ton kalitesi var.

Roth (Barıncak) daima iyi bir vahşet festivalini sever ve bu da değişik değil – sadece toplumsal hicivlerin derhal kenarında dolaşma eğiliminde ve bu durumda, kendi filmini ne kadar ciddiye alması gerektiği mevzusunda kararsız kalmasına niçin oluyor şeklinde görünüyor. Şükran Günü kadar hem doğası gereği kaygı verici (Sömürge zamanı! Yerli soykırımı!) hem de doğası gereği saçma (Acayip aile yiyecekleri! Hindiler!) bir mevzu varken, plan muhtemelen şu şekilde olmalı: Pek değil!

Yerine, Şükran Günü birbiriyle yarışan dürtüler içinde sıkışıp kalıyor: Toplumu hicvetmek istiyor ve bununla beraber klasik, deli bir slasher olmak istiyor ve bununla beraber bir nevi operatik, trajik bir halde heybetli olmak istiyor. Her ne kadar merakla beklense de, dünyanın her yerindeki korku fanatiklerinin hayallerine ilk kez girdikten 16 yıl sonrasında nihayet sinemalara gelen netice, son zamanlarda Halkın En Seksi Adamı seçilen, açıklanamaz Patrick Dempsey’nin bir hayalet şeklinde sersemlemiş bir halde gezindiği bir takım değişik film şeklinde görünüyor. Başka bir film setinden yitik ekip üyesi.

Şükran Günü‘nin başlangıç ​​hikayesi Robert Rodriguez’in 2007’deki kült favorisine dayanıyor Öğütücü. 70’lerin grindhouse sinemasının kanlı, kalitesiz estetiğine bir saygı duruşu. Öğütücü aslına bakarsak türün klasik filmlerinin çoğunlukla yapmış olduğu şeklinde çifte faturalandırmayla beraber gösterime giren iki değişik korku filmi: Rodriguez’in korku komedisi Gezegen terörü ve Quentin Tarantino’nun intikam pastişi Ölüm Geçirmez.

Her iki filmin çevresinde ve aralarında, bir takım konuk yönetmen, 70’lerin seçimi düşsel korku filmleri için etkisinde bırakan parodi fragmanlarıyla katkıda bulunmuş oldu. Bu fragmanlar hayranlar içinde tam uzunluktaki filmler kadar popülerdi; hatta o denli popülerdi ki Rodriguez’inki de dahil olmak suretiyle pek fazlaca tanesi Pala ve Jason Eisener’in Pompalı tüfekli serseri, kendi başlarına uzun metrajlı filmler haline geldi. Hayranların favorilerinden biri Eli Roth’un kurgusal bir filmin fragmanıydı. Şükran Günü oldukça tanıdık geliyor.

Orijinal Öğütücü Fragman, 70’lerin sömürü filminin tipik havasını taşıyor: Kanlı anlarla, seksle ve sefaletle dolu. Hem ekranda olup bitenler sebebiyle hem de filmin çizik baskısı ve kirli filtresiyle görünümü sebebiyle kirli bir his veriyor. Bu, grindhouse’un temel estetiğidir: yasadışı cinsel ve psikoseksüel temalarla karıştırılmış aşırı kan, hepsi bir kir tabakasıyla kaplanmıştır.

Doğal ki, orijinal fragman tamamen bir şakaydı, dolayısıyla Şükran Günü katliamının donuk sahneleri bile komediyle dolu. Hiciv, “katil kamera”dan baştan sona açıkça görülüyor Cadılar Bayramı zamanı Plymouth’taki (gerçek Plymouth Şükran Günü geçit törenine fazlaca benzeyen) sıhhatli bir Şükran Günü geçit töreninin görüntülerine ve filmin Şubat ayında gösterime giren “dinlence sezonu” görüntülerine saygı duruşu. Film müziği, kan damlayan bir yazı tipinin üstünde size susturucu sesler çıkarıyor. Bu kurgu ne olursa olsun Şükran Günü şu demek oluyor ki, bizlere hem şok edici hem de tamamen ciddiyetsiz geliyor.

Yeni Şükran GünüYalnız fragmandan da görebileceğimiz şeklinde, fazlaca değişik görünüyor ve hissettiriyor.

Hâlâ fazlaca fazla vahşet var, sadece bizlere ilk fragmandan birkaç saçma an yaşatsa bile ses tonu abartılı absürdlükten daha çok ağırlığa haiz. Düşük bütçeli sömürü filmi havasını sağlamaya destek olan orijinal orijinaldeki dalgalı düzenleme ve titrek el kamerası emek harcaması, kirli filtreler ve gürültülü synthesizer sesleri şeklinde ortadan kalktı. Onların yerine minnettar olmayı özetleyen keyifli bir Bing Crosby melodisi ve slot oyunlarına destek olan şık, çağıl bir korku filmi estetiği var. Şükran Günü şu anki daha yüksek seviyeli korku slasher’larının tam ortasına Testere X ve son zamanlarda Cadılar Bayramı trio.

Sadece film emsallerine yakışmıyor. Açılış sekansı kuvvetli ve sinir bozucu: Bir Kara Cuma çetesi, yavaş yavaş kontrolden çıkan bir ateş seviyesine ulaşıyor ve sonunda hakikaten ürkütücü bir tüketim çılgınlığını özgür bırakıyor. Sadece bir toplumsal yorum mayın tarlası kuran bu ustaca açılışa karşın (ve Roth’un filmin toplumsal bilinci hakkında söylediklerine karşın), filmin geri kalanı çoğunlukla o denli da garip olmayan genel bir genç slasher intikam planı lehine ondan kaçınıyor. Hatta Ekip elbiseSon kızımız Jessica’nın (Nell Verlaque) babası olarak minik rolünü ciddiyetle çalışan Rick Hoffman, ekrandaki can sıkan karakter dinamiğini hafifletebilir. Karakterler ölmeye başladığında tesiri azalır.

Ek olarak bölgenin yerlisi olan Roth için, gerçek Plymouth’un Şükran Günü kutlamalarının aşırı ciddiyetini keşfetmesi için kaçırılmış bir fırsat var. Hacı maskesi takan (gerçek dünyadaki Plymouth Kolonisi valisi John Carver’dan esin alan) tüyler ürpertici bir katilin bu kutlamayı bu kadar etkili bir halde manipüle edebileceğine dair söylenenleri açığa çıkarmak için gerçek bir talih var. Sadece birkaç tanıdık Şükran Günü kinayesini çarpıtan korkulu maskeli katil teriminin ötesinde, bu filmin söyleyecek pek bir şeyi yok. Azca fazlaca orijinalinden alınan diziler bile Öğütücü Fragman bağlam içinde boğucu geliyor – ister film, karakterlerine onların kaderlerini önemsememizi sağlayacak kadar azca yatırım yaptığından, ister oldukça yaratıcı öldürmelere karşın, kolay sunumları hızla ezbere gelmeye başladığından dolayı.

Ek olarak orijinalin iğrenç, gerçeküstü havasının da öyleki olduğu iddia edilebilir. verilmiş tüm vahşeti, etkinliği. Orijinal fragmanda gösterildiği şeklinde, trambolinde fallik bir halde çarpmak suretiyle olan bir amigo kızı alıp bizlerden onun ölümünü ciddiye almamızı istediğiniz anda, bu yersiz ve atonal geliyor. Aptalca cinayetler, mahalli kasaba halkının kasvetli bir halde gizemi çözmeye çalmış olduğu ciddi sahnelerle yan yana vardığında bu tesir daha da artıyor, sanki gerçeklikleri garip bir halde çarpıtılmamış ve alt üst edilmemiş şeklinde.

Artık korkunun yeni bir “altın çağlarında” yaşadığımıza dair iyi malum bir görüş var. Bunun iki ucu keskin bir terim olduğu iddia edilebilir. Averaj, muhteşem şekilde kullanılabilir korku filmleri bile artık bu üst düzey mercekten izleniyor ve emsalsiz izleyicinin “yüksek” olmayan korku hikayelerine dair aşırı beklentileri yaratıyor. Bu bununla beraber film yapımcıları üstünde de bu altın çağa katkıda bulunmaları mevzusunda baskı yaratıyor. Fakat şunu kabul edelim: Korkunun temel, denenmiş ve gerçek zevklerinin bir çok saçmalık, şok ve kabalıktır. Gerçek bir klasiğe bakın: 2007 filmi Şükran Günü, sloganı “Yıpratın, yutun, orospu evlatları” olan şeytani, katil bir hindi hakkında. Hakikaten, kimi zaman ihtiyacınız olan tek şey, fazlaca fazla vitrin düzenlemesi olmadan birazdır. (Ve alay etmeden ilkin Şükran Günüironik bir halde isminde olan bir devam filmi ortaya çıkaracak kadar başarılıydı. Şükran Günü 3.)

Öğütücü Piyasaya sürüldüğünde ticari bir başarısızlıktı, sadece o zamandan beri türün bir hazinesi olarak kabul edildi. Gene de, Roth’un düşük bütçeli ucuz bir şok festivalinden daha fazlasını sunması yönündeki baskı gerçek olsa gerek. Mesele Şükran Günü Sadece Roth’un filmi arsız bir eziyet pastişinden ton açısından daha sanat içerikli bir şeye dönüştürmeye emek harcaması koşul değil; “sanat”ı “ciddiyet” sanması. Şükran Günü seri katiliyle ilgili bir hikayeye ciddi bir yaklaşım, başlangıçta neredeyse kendini bozuyor. En azından daha gelişmiş bir karakter grubuna ve daha inandırıcı bir katile ihtiyacınız var.

Sadece Yapmak hakikaten bunlara ihtiyacımız var mı? İddia ediyorum: muhtemelen hayır. Roth’un Kara Cuma açılışının boşa harcanan potansiyeli, Ölülerin ŞafağıUygar tüketimcilik üstüne bir nevi başarısızlığa uğrayan tarzdaki yorumlar, beni Roth’un kızılcık sosunu alıp onu da yiyecek istediğine inandırıyor. Sadece takip etmeden iyi yapılmış bir toplumsal hiciv yapamazsınız ve Roth sonuçta dartını olması gerektiği yere, şu demek oluyor ki tüketicilik terimine ve bu fikri bağlayan asırlık bir anane olan Şükran Günü’ne hedeflemiyor. Tüketimin Amerikan kimliğine yansıması. Hareketleri sürdürüyor, sadece çoğunlukla buna hakikaten gerekseme duymayan bir hikayeye ölçülü bir denge getirmeye çalışmakla fazlaca meşgul ve bu da sonuçta tüm filmin dengesinin bozulmasına niçin oluyor.

Dürüst olmak gerekirse, bizlere birazcık güncellenmiş şeytani bir hindi verebilirdi ve tıka basa doymuş olurduk.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir