Bu Benim Evim Değilse Evsizim incelemesi: Lorrie Moore analize direniyor

0

Burası Benim Evim Değilse EvsizimSevilen kısa öykü yazarı Lorrie Moore’un son romanı analize direniyor. Bu havadan yapılmış, yapılandırılmamış, iskeletsiz bir roman. Merkezi bir öykü var, fakat özetlemek gerekirse, bu garip, keyifli, kırılgan ve kimi zaman iğrenç kitabı okuma deneyiminin iyi mi bir şey bulunduğunu tam olarak anlamıyor.

Şöyleki: Finn, ölmekte olan adam kardeşini bakımevinde ziyaret eden bir lise tarih öğretmenidir. Finn’in kendisinin tamamen iyi olmadığını derhal görebiliriz. Umursamadığı sebeplerden dolayı işinden izin aldı. New York Times’ın görüş kısmına bıraktığı yorumların yorumcuları iyi mi etkilediğini görme ve peşinden o günkü akıl sağlığını onların tepkilerine nazaran yargılama alışkanlığını geliştirdi. Bir yıl ilkin onu başka bir adam için terk eden eski kız arkadaşı Lily hakkında konuşmaktan kendini alamıyor. Ölmekte olan ağabeyi ona “Senin için üzülüyorum dostum” diyor.

Finn, kardeşi için odasındaki televizyonu World Series’e ayarlamak haricinde pek bir şey yapmadan ilkin bir bildiri alır. Depresyonla savaşım eden terapötik bir palyaço olan Lily’nin başı beladadır. (Lily “bağcıklarını bir zamanlar kendini boğmak için kullandığı sarkık ayakkabılar giymişti,” diye bilgilendiriyor Moore.)

Finn aniden her şeyi bırakır, kardeşinin başucundan ayrılır ve Bronx’tan Illinois’deki Lily’ye doğru otomobilini sürer. Sadece Finn memleketine vardığında, Lily çoktan intihar ederek ölmüştür. İşaretsiz bir mezarda yeşil bir mezarlığa gömüldü.

Finn mezarlığa vardığında Lily, “Bir an ilkin buraya gelirsin diye umuyordum,” dedi. Örtülü ve palyaço ayakkabılarıyla çıkıyor, yüzündeki kiri siliyor, “değil”derinden ölü” fakat “ölüm-bitişik”. Solucanlar onun üstünde yeni başladı.

Lily ve Finn, yeşil mezarlıktan nefret ettikleri mevzusunda hemfikirdir. Finn, Lily’nin cesedini adli bilime bağışlayacakları Tennessee’deki bir vücut çiftliğine götürmek için Lily’nin yavaşça çürüyen cesedini otomobiline yüklüyor. Ortaya çıkan şey bir parçası lolitaparça Amerikan Tanrılarıiyi bir ölçü için bir tutam Borges ile.

Bölümler içinde, Tekrardan Yapılanma döneminden kalma bir hancı olan Libby’nin çoktan ölmüş kız kardeşine yazdığı mektupları okuyoruz. Libby’nin şüpheli bulmuş olduğu yeni bir konuğu vardır, ayrılıkçı sempatiye haiz klasik bir erkek oyuncu. Şu anda, eski moda komplo teorilerine (“grupları ve sistemleri, bireylerin suçu üstlendiği durumlara geri koyanlara”) karşı bir zayıf iradesi olan Finn, John Wilkes Booth’a gerçekte ne olduğu mevzusunda şüpheler besliyor.

Libby’nin mektupları sürükleyici – Moore hakkaten 19. yüzyıldan kalma bir pastiş yazabilir! – sadece Booth vakasının bir gizem yada vaka örgüsünün anahtarı olmasını beklemeyin. Bir vaka örgüsü yok. Bu, pek oldukca şeyin olmadığı, fakat her şeyin mühim olduğu türden bir kitap.

Bu romanın motoru Lily’nin çürüyen etinden geliyor ve bu da bir çeşit saat sağlıyor: Vücudu ne kadar parçalanırsa, Finn’in hayatındaki varlığı o denli belirsizleşiyor. Lily’nin bedeni bununla birlikte Moore’un en abartılı dilini kullandığı ve bizi mecazlarla doldurmuş olduğu yerdir. Lily’nin cildi “fazla pişmiş bir yumurtanın gri-yeşil sarısını çağrıştırıyordu”, gözleri “tavuk yağı kadar altın rengindeydi”, dudakları “balık derisinin parıltısı ve kayganlığı”na sahipti.

Finn, Lily’nin cesedini şevkle seviyor. “Onun tatlı, yoğun çürüklüğünü” kollarında kucaklıyor ve dinlenme banyolarında zayıflamış cildini nazikçe yıkıyor. Otomobilde cinsellik yaptıklarında, “hareket eden organlarının ve kamburunun bu hususi durumda işe yarayacağını” belirtiyor. Bu romanda sevmek, çürüyecek ve çürüyecek olan bedeni, kimi zaman çürümeyi özleyen zihni sevmektir.

Moore’un kısa öyküleri çoğunlukla ölüm, hastalık ve hastanelerle ilgilidir. Hikayeler, bu roman benzer biçimde dağınık fakat derli toplu; ortamın kısıtlamaları onlara biçim ve şekil veriyor, sanki Moore güzel cümlelerini su benzer biçimde kısa öykünün kabına dökmüş benzer biçimde. İçinde Burası Benim Evim Değilse Evsizim, cümlelerini yere dökmüş, orada yayılıp esneyip toprağa batmış görünüyor. Bu acayip ve güzel bir kitap ve onu elinize almaya çalıştığınızda dağılıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir