ABD’nın Birden Fazla Hint-Pasifik Stratejisi Açıklandı

0
PNG ABD DİPLOMASİ
Getty Images vasıtasıyla Andrew Kutan/AFP

Papua Yeni Gine ile meydana getirilen bir antak kalma, bölgede ortaklıklar kurmanın ne kadar karmaşık bulunduğunu gösteriyor.

Son aylarda ABD, Hint-Pasifik bölgesindeki güvenlik ve ortaklık anlaşmalarını hızlandırdı, Filipinler ile yakın bağlarını tazeledi, Avustralya ile işbirliğini genişletti ve Papua Yeni Gine ile geniş kapsamlı müdafa ve ortaklık anlaşmaları görüşme etti. Sadece ABD bölgeye kur yaparken bile, Asya ve Pasifik ülkeleri karmaşık güvenlik, ekonomik ve çevresel kaygılardaki yakınlaşmalarının maliyet ve faydalarını tartmalıdır.

Anlaşmalar hakkında resmi bir detay bulunmamakla beraber, hedeflenen ekonomik yardım, iklim değişikliğini ele alma çabaları, afet yardımı, ek olarak önümüzdeki on yıl içinde genişletilmiş ABD askeri varlığı ve ABD’de yasadışı balıkçılık şeklinde yasa dışı faaliyetlerin izlenmesine yönelik yardım yer ediniyor. yakın bölge ülkesi. Papua Yeni Gine, daha geniş bölgedeki birçok ülke şeklinde, Çin ile kuvvetli ticari bağlara haizdir, sadece bağlantısız statüsüne ve “büyük güç” rekabeti yerine kendi mahalli önceliklerine olan bağlılığına kıymet vermektedir.

Papua Yeni Gine Devlet Başkanı James Marape, müdafa anlaşmasının yalnızca önceki bir müdafa paktının bir güncellemesi olduğu ve ülkesinin bir ABD-Çin ihtilafında ABD üssü olarak kullanılmayacağı mevzusunda ısrar ediyor. Marape, Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile geçen hafta başkent Port Moresby’de düzenlemiş olduğu ortak basın toplantısında, “Çin hükümeti ile sıhhatli bir ilişkimiz var ve bu mühim bir tecim ortağı.” dedi.

14 Pasifik ada ülkesinden liderler, Başkan Joe Biden’ın Çin’in House adlı bölgedeki “ekonomik baskısı” olarak adlandırdığı durumu savuşturmak amacıyla ekonomik ve güvenlik bağlarını derinleştirmeyi amaçlayan ABD ile bölgesel bir ortaklığın parçası olarak geçen hafta Port Moresby’deydi. Geçen yılki Temsilciler Zirvesi.

Filipinler ile yenilenen müdafa işbirliğini Pasifik Adaları’ndaki uluslara kur yapma çabaları da takip ediyor. Bu ortaklık, eski Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte döneminde sonlandı, sadece Gelişmiş Müdafa İşbirliği Anlaşması (ECDA), Başkan Ferdinand Marcos Jr. döneminde tekrardan yürürlüğe girdi ve ABD’nin Filipinler’de belirlenmiş askeri noktalara asker yerleştirmesine izin verdi.

Japonya ve Cenup Kore de silahlı kuvvetlerine daha çok yatırım yapmayı kabul etti ve iki ülke arasındaki ortaklık, yeni liderlik altında ve hem Çin hem de Şimal Kore’den gelen artan tehditler karşısında yoğunlaştı. Ve ABD, Avustralya, Japonya ve Hindistan’dan oluşan müdafa, ekonomik ve siyasal ortaklık grubu olan Quad, her zamankinden daha kuvvetli.

ABD’nin son zamanlarda Asya ve Pasifik ülkeleriyle emek harcama çabaları iyi sonuçlar vermesine karşın, bölgedeki birçok ülke ABD işbirliğini kendi çıkarlarına bakılırsa görmüyor. Ve bu ilişkilerdeki herhangi bir pozitif hareketin, Pekin’in saldırganlığı yada ilişkiyi fena yönetmesi kadar ABD’nin sunduklarıyla da ilgisi olabilir.

Hakikaten tek bir Hint-Pasifik stratejisi olması imkansız

ABD, Asya-Pasifik ilişkilerinde birçok zorlukla karşı karşıyadır; Korkulu savaşlar, açık sömürgecilik, çevresel bozulma ve siyasete örtülü müdahale, Asya ve Pasifik ülkelerinin ABD ile herhangi bir ilişkiye güvenmemesi yada reddetmesinin sebeplerinden yalnız birkaçı.

Japonya ve Cenup Kore’nin ABD ile uzun süredir devam eden müdafa bağları var ve her ikisi de çatışmadan çıktı. ABD, o sırada Japonya’yı işgal ettikleri için, II. Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana Japonya’da askeri üsler bulunduruyor. Anayasal olarak pasifist bir Japonya karşılığında ABD, orada asker ve araç-gereç konuşlandırabildiği sürece ülkeyi savunmayı kabul etti.

Kore Savaşı düşmanlıklarının sonunda, Cenup Kore’nin kendisini daha kuvvetli Şimal’e karşı müdafa yolu yoktu ve bu da 1953 ABD-Kore Cumhuriyeti Karşılıklı Müdafa Antlaşması’na yol açtı. On seneler süresince, her iki Doğu Asya ülkesi de ekonomik güç merkezleri olarak ortaya çıktı ve hem de kendi müdafa güçlerini kurdular, sadece büyük seviyede Japonya’nın 20. yüzyılın başlarında Kore Yarımadası’nı sömürgeleştirmesi sebebiyle beraber çalışmak için savaşım ettiler.

ABD Sulh Enstitüsü’nün Güneydoğu Asya uzmanı Brian Harding, Vox’a “Japonya-Cenup Kore, ABD hedeflerini ve ABD stratejistlerini büyük seviyede kızdıran bu üçlü üçgenin senelerdir inanılmaz derecede zayıf halkası, zayıf ayağıydı” dedi. “Bu ilişkide sorunların olmasının birçok sebebi var, sadece stratejik olarak bu ABD için gerçek bir problem oldu, bu yüzden ABD, Japonya ve Cenup Kore içinde daha yakın bir üçlü ilişki mühim bir yeni gelişme.” Şimal Kore’nin oluşturduğu askeri ve nükleer tehditle başa çıkmak için.

Bilhassa Japonya, hem Şimal Kore hem de Çin’den gelen tehditlere karşı askeri enerjisini artırma ve onlarca senelik pasifist duruşu terk etme sözü verdi. “Tehdit […] boğazlar arası bir askeri çatışma ve Japonya’nın coğrafi yakınlığı, ABD-Japonya ittifakı ve Japonya’daki ABD askeri kaynaklarının Tayvan Krizine herhangi bir geçerli ABD askeri müdahalesi için tehlikeli sonuç kabul edilmesi sebebiyle – bu yüzden ” Eğer var ise George Washington Üniversitesi’nde politika bilimi ve internasyonal ilişkiler profesörü Mike Mochizuki, Ocak ayında Vox ile yapmış olduğu bir röportajda, herhangi bir Tayvan ihtilafında Çin’in Japon topraklarına saldırma olasılığı yüksek” dedi.

ABD’nin Filipinler ile ilişkisi daha azca direkt ve daha talepkar; Her şeyden ilkin, iki millet arasındaki ilişki, Filipinler’in ABD güçlerini yirmi yılı aşkın bir süredir ülkeden sürmesine neden olan sömürgeciliğe dayanmaktadır. RAND Corporation’ın kıdemli müdafa analisti Derek Grossman, Vox’a verdiği demeçte, Marcos kısa vazife süresi süresince ABD’ye yaklaşmış olsa da, selefi “Filipinler tarihindeki en Çin yanlısı başkan” idi.

İşbirliği açısından ABD için daha da büyük bir güçlük Güneydoğu Asya’dır. ABD’nin hem Tayland hem de Filipinler’den daha çok ABD askeri konuşlanmış olan Singapur ile askeri ortaklık anlaşmaları olmasına karşın, bağlantısız ülkeler Güneydoğu Asya ülkeleri için yüksek bir öncelik olmaya devam ediyor.

Sidney’deki ABD Birleşik Devletleri Emekleri Merkezi’nde araştırma görevlisi olan Blake Herzinger’e bakılırsa, bağlantısızlık, bilhassa Küresel Cenup’de hala kuvvetli bir güç. “Bağlantısızların modası geçmiş olsa da, Güneydoğu Asya ve Küresel Cenup’de yoğun bir halde yer almadığı sürece, bağlantısız hareketler hakkında artık pek konuşmuyoruz. Bir çok ülke için hala mühim bir ulusal çıkar.” – Hala bu bağlantısızlığa sarılacaklar ve bunu kendi çıkarları için en iyi şekilde görecekler.” Vox’un daha ilkin bildirdiği şeklinde, bağlantısızlık hareketi Soğuk Cenk esnasında başladı ve katıldı, büyük güçlerin rekabetine çekilmek istemedi.

Şimdi olduğu şeklinde o vakit da, bilhassa gelişmekte olan ülkelerdeki bu uluslar, sömürge sonrası bağlamda ekonomik gelişme ve yönetişim şeklinde kendi çıkarlarına öncelik verdiler. Bağlantısız ülkelerin sözde büyük güçlerle güvenlik yada ekonomik bağları olması yasak olmasa da, grubun ana önceliği üye devletlerin bağımsızlığını korumak ve büyük güçlerle resmi anlaşmalardan kaçınmaktır.

Çin ile ortaklık bölgedeki bir çok insan için bir gereklilik

Harding, Japonya ve Cenup Kore ve bir dereceye kadar Filipinler ile olan bağlarının yanı sıra, ABD’nin bölgedeki – ve bağ kurmaya çalmış olduğu – birçok ülkenin silahlı kuvvetleri olmadığı gerçeğiyle savaşım etmesi icap ettiğini söylemiş oldu. “ABD müdafa politikası ve Pasifik Adaları bölgesindeki angajman açısından, bu aslına bakarsak ABD devlet idaresi için oldukça sıkıntılı bir durum” dedi. “Pasifik Adaları bölgesinde yalnız üç askeri güç var: Papua Yeni Gine, Fiji ve Tonga. Bu yüzden, Pentagon ve INDOPACOM’da Pasifik’e iyi mi daha çok odaklanılacağı mevzusunda oldukca fazla ilgi olsa da, oldukca fazla ortak yok.”

Bu yüzden ABD’nin bu ülkelere esneklik ve karasularında devriye gezme ve afet yardımı şeklinde askeri olmayan destek sunması gerekiyor.

Buna karşılık Cenup Pasifik ülkeleri, ABD ve Çin’i karşı karşıya getirerek ABD’yi ve ortaklarını kendi hususi gereksinimlerine dikkat etmeye teşvik edebilir, Papua Yeni Gine’nin son zamanlarda başarı göstermiş bir halde kullandığı bir taktik şeklinde görünüyor. Bu ülkeler, bir Çin yatırım anlaşmasının Solomon Adaları’na verdiği ziyanı gördükten sonrasında, yatırım için ABD’ye yönelme olasılıklarını da artıracak.

Herzinger, genel olarak, ülkenin saldırgan ve sömürücü dış politikası göz önüne alındığında, yalnızca Çin’e bir alternatif sunmanın etkili bir taktik şeklinde göründüğünü söylemiş oldu. “Sınırı olan bir ülke açıklayın [China]hatta aynı bölgede, işler iyi giderken bile acımasızca ve gereksiz yere zorbalığa uğramaz.”

ABD’li siyaset yapıcıların artık bölge ülkelerinin de kendi çıkarları için Çin ile ortaklık yapacakları mevzusunda uzlaşmış olmaları mümkündür. Ve hiçbir koordinasyon, bölgesel diyalog yada askeri ve ekonomik ortaklık, ABD-Çin ilişkilerinin hükümet yetkilileri içinde üst düzey görüşmeler için oldukca azca fırsatla son on yılların en düşük seviyesinde olduğu gerçeğini değiştiremez.

Sadece bu ülkelere yatırım, dikkat ve dış ilişkiler sunmak mevcut tek vasıta olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir