American Fiction incelemesi: Jeffrey Wright kariyerini taçlandıran bir performansla
Erken dönemde Amerikan KurguAldatıcı derecede acı verici ve sıcak bir halde gülünç yeni hiciv olan bu filmimizde, bir yazar (Jeffrey Wright’ın kariyerini taçlandıran performansında canlandırdığı), sezonun yeni kitabını kutlayan bir kitap fuarı etkinliğine gizlice giriyor. Başlığı duyunca kaşları havaya kalktı: Da Ghetto’da Yaşıyoruz.
Wright’ın karakteri Thelonious “Monk” Ellison önyargılı bir gözlemcidir. Son birkaç kitabı büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı ve son olarak romanını her insana satmakta güçlük çekiyor. Onun bilgili, klasik tarzda yazılmış kitapları, bir sonrakine hasret duyan bir endüstride modası geçmiş durumda. Amerikan Kirieksi skandal.
Varlıklı bir hekim ailesinde büyüyen Monk, ırk görmediğini söylüyor. Eleştirmenleri hâlâ onun “Daha Siyah” kitaplar yazmasını istiyor. Aeschylus’un eserini tekrardan düzenlemesinin ne yapmasını talep ediyorlar? Persler Afro-Amerikan deneyimiyle bir ilgisi var mı?
Eleştirmenlere istediklerini vermeye hazır ve istekli olan Sinatra Golden (müthiş bir Issa Rae), eski bir yayıncı asistanı ve seyircilerine şunları yazdığını söylüyor: Da Ghetto’da Yaşıyoruz Bu sebeple temsil önemlidir. Monk, Sinatra’nın çalışmalarının korkak ve düzmece bulunduğunu, Siyahların hayatına dair en fena klişelerle oynadığını düşünüyor. Gene de para kazandırdığını inkar edemez.
Böylece bir gece, viskiyle kıkırdayan ve hasta annesine bakmak için paraya gereksinim duyan Monk, dizüstü bilgisayarının başına oturup nefret ettiğini söylediği ve beyazların sevdiğini bilmiş olduğu tüm mecazlarla dolu bir kitap yazıyor: bir uyuşturucu hikayesi , acımasız babalar ve çete saldırıları, işkence görmüş AAVE’de yazılmış. O, bu başlığı Benim Pafolojim ve bunu temsilcisine performans sanatı olarak sunuyor.
Benim Pafolojim elbet Monk’un “gerçek” kitaplarından herhangi birinin sattığı paradan daha çok paraya derhal satılıyor. Bu da Monk’un gereksinim duyduğu paraya erişebilmek için kendisini ilk yazar kılığına girmiş ve Stagg R. Leigh takma adıyla aranan bir kaçak olduğu anlamına geliyor. Baykuşumsu profesör gözlükleri olmadan gözlerini kırpıştıran Monk, kitabının fazlaca fakat fazlaca mühim olduğuna kendisini inandırmak için kendini kandıran petrol sanayisinden tiplerle meydana getirilen toplantılarda elinden gelenin en iyisini hayata geçirmeye çalışıyor – başlığı değiştirmelerini talep etse bile Kahretsin.
Amerikan Kurgu Percival Everett’in romanından uyarlanmıştır silme2001’de yazılan ve o zamanlar eleştirmenlerin Sapphire ve onun fazlaca satan siyahi travması üstüne uzun bir hiciv olarak okumuş olduğu, İtmek. Şimdi, 22 yıl sonrasında, yayıncılık hâlâ yoksul insanların, eşcinsel insanların ve beyaz olmayan insanların sıkıntılı hayatlarına dair duygusal hikayelere o denli aşık ki, Monk’un karanlık şakasının yanlış görünen tek kısmı AAVE. Günümüzün travma anlatıları çoğu zaman lirik olarak yazılmaktadır.
İlk yönetmen Cord Jefferson bu önermenin hicivini tüy kadar hafifçe bir dokunuşla ele alıyor. Jefferson’a gore, Monk’un yayıncılık sektörünün kör noktaları hakkında söverken haklı olduğu açık. Ek olarak Monk’un kendini beğenmiş ve kendini beğenmiş, birazcık bunaltıcı olduğu da açık. Menajeri bile Monk’un söyledikleri karşısında gözlerini deviriyor.
Huysuz muhalifliğine karşın Monk son aşama sempatik bir karakter. Bu kısmen Wright’ın neşeli, incelikli performansı yardımıyla; kısmen bunun sebebi Jefferson’un hepimize Monk’un kim bulunduğunu göstermesidir.
Film açılırken Monk, West Coast üniversitesindeki işinden mecburi izin alarak Boston’daki ailesinin evine dönüyor. Evde Monk geniş omuzlarını öne doğru eğiyor ve yumuşak sesinin tonunu hafifletiyor. O ineğin teki, asla kardeşleri benzer biçimde hekim olmayı başaramayan, ailesiyle iyi mi kontakt kuracağından güvenli olmayan ve bu yüzden istemiyormuş benzer biçimde davranan aykırı biri.
Gene de Monk kardeşleriyle beraber oturduğunda (Tracee Ellis Ross, sıcak ve sert ve Sterling K. Brown canlı gösterim performansında), onun yarı hatırlamış olduğu bir bağlantıya dengesiz bir halde uzandığını görebilirsiniz. Komşusu Coraline’e (ışıltılı Erika Alexander) kur hayata geçirmeye başladığında bunu sanki flört etme terimini unutmuş benzer biçimde güzel bir tereddütle yapar.
Sadece Monk’un kendisini en insani hissetmesini elde eden şey, kendini ne kadar isteyerek kandırdığıdır. Babasının sadakatsizliklerine ve kardeşlerinin kişisel problemlerine karşı kördür. Rol yapıyor Benim Pafolojim şakadan başka bir şey değil, fakat babasına dair gerçek hiddet ve ihanet duygularını, onun en kullanışsız ve saçma bulunduğunu düşündüğü bu kitapta gizliyor.
Filmin en kuvvetli sahnesinde Monk, Sinatra’yla yüzleşir. Da Ghetto’da Yaşıyoruz. Ona bu kadar düzmece ve değersiz bir şey yazdığı için utanıp utanmadığını soruyor.
Sinatra itiraz ediyor. Kitabının saatlerce devam eden araştırmalara dayandığını söylüyor. Anlatının bir kısmı direkt röportaj transkriptlerinden alınmıştır. Her her neyse, şöyleki diyor: “Piyasaya istediğini vermenin yanlış bir tarafı bulunduğunu düşünmüyorum.”
Monk’un kendini beğenmiş eminliği sarsılır. Bu onun dünya görüşü ve nihilist esprisi açısından fazlaca mühim. Benim PafolojimYapmış olduğu her şeye karşın Sinatra’yı bir hack olarak görebiliyor. Eğer onun da kendisi kadar anlayışlı ve parlak zeka olduğu ortaya çıkarsa, peki o süre ne meydana getirecek?
Bu, tıpkı Monk’un kendisi benzer biçimde, Coraline’in “gülünç” olarak tanımladığı bir çıkmaz. Üzücü gülünç.” Kesinlikle.
Amerikan Kurgu 15 Aralık’ta seçkin sinemalarda gösterime girecek ve 22 Aralık’ta genişleyecek.
