Hollanda parlamentosunun çöküşü Avrupa göçü hakkında neleri ortaya koyuyor?

Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin istifası Avrupa Parlamentosu seçimlerinin habercisi olabilir
Hollanda’nın en uzun süre vazife icra eden başbakanı Mark Rutte, göç politikası mevzusundaki keskin bir ayrışmanın arkasından devrildi. Bu, oraya yerleşmek umuduyla hayatlarını riske atan binlerce insanla iyi mi başa çıkılacağı mevzusunda Avrupa’nın giderek kutuplaşan tartışmasını yansıtıyor.
Rutte, Cumartesi günü Hollanda Kralı Willem-Alexander’a istifasını sunarak en uzun süre vazife icra eden Hollanda başbakanının görevine son verdi ve sonbaharda yeni seçimleri mecburi kıldı. Rutte’nin parlamenter koalisyonu, yeni ve daha sert göçmenlik önlemleri üstünde anlaşmaya varamadı; Rutte’nin partisi, çatışmalardan kaçan insanoğlu için geçici ve zulümden kaçan insanoğlu için kalıcı olmak suretiyle iki kademeli bir sığınma sistemi oluşturma önerileri ve aile birleşimi politikası mevzusundaki anlaşmazlıklar sebebiyle iki koalisyon ortağı Christian Union ve D66 ile anlaşmazlığa düştü, New The York Times Cuma günü bildirildi. Hollanda göçmenlik politikaları aslına bakarsan birçok Avrupa ülkesinden daha katı, sadece son zamanlarda Tunus ve Pakistan şeklinde ülkelerden gelen göçteki artış, kıta genelinde göç politikası tartışmalarını tekrardan alevlendirdi.
Avrupa’ya göç, İslam Devleti halifeliğinin ve Suriye iç savaşının zirvesinde olduğu 2015 ve 2016 yıllarında görülen seviyelere ulaşmamış olsa da, Covid-19 salgınının ekonomik yansımaları, Ukrayna ve Afrika’nın bazı bölgelerindeki çatışma ve siyasal ve Toplumsal Krizlerin, Küresel Cenup’de insanları anayurtlarından kovmak için çarpıştığı görülmüştür – çoğu zaman insan kaçakçılığı şeklinde güvenli olmayan ve düzensiz yollardan.
Sadece Avrupa’da yeni bir hayata başlamaya çalışan insanoğlu artık 2015’te gelen mültecilerden fazlaca değişik bir siyasal ve toplumsal bağlamla karşı karşıya. Avrupa ülkeleri, İngiltere ve ABD’nin dış politikaları da büyük seviyede Rusya’nın 19. ayını dolduran Ukrayna’yı işgali ile şekilleniyor. Avrupa sağı, Macaristan ve İtalya şeklinde birkaç ülkeyi denetim etse de, önceki yıllara gore daha çok etkiye haiz.
Gene de, son zamanlarda Birleşik Krallık’ta uygulamaya konulanlar şeklinde katı göçmenlik politikaları bile, insanların oraya ya da Avrupa ülkelerine gitmek için hayatlarını riske atmasını engellemedi. Ek olarak, geçen ay yüzlerce kişiyi taşıyan İtalya’ya giden bir geminin Yunanistan civarlarında batması örneğinde görüldüğü şeklinde, göçle ilgili odaklanma eksikliği ve geniş çaplı internasyonal seferberlik süreci daha da tehlikeli hale getiriyor.
Göç eğilimleri giderek daha karmaşık hale geliyor
2020 senesinde Covid-19 salgını ve buna bağlı olarak sınırların kapanması sebebiyle AB’ye göç mühim seviyede azaldı. 2019’da AB, ortalama 3 milyon ilk kez oturma izni verdi, bu sayı ertesi yıl 2,3 milyona düştü, sadece 2021’de yine 2,9 milyona terfi etti. Bu rakamlar mühim seviyede değişmese de, düzensiz sınır geçişlerinin – doğrusu ülkeye giriş izinleri olmadan – geçerli vizeler kullanarak ve çoğu zaman insan kaçakçılarının kullanımı da dahil olmak suretiyle yasa dışı yollarla giren insanların – sayısı 2021’den 2022’ye kadar 66 arttı. Avrupa Komisyonu yüzdesi arttı.
Ukraynalılar, cenk Şubat 2022’de başlamadan ilkin aslına bakarsan Avrupa ülkelerine taşınıyor olsalar da, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali AB’ye göçü teşvik etti. Eurostat’a gore, bu senenin Mayıs ayı sonuna kadar 4 milyon Ukraynalı bir AB ülkesinde geçici koruma statüsüne sahipti. Fas, Tunus ve Pakistan’dan göç arttı ve insanoğlu Suriye ve Afganistan’daki çatışma ve baskıdan kaçmaya devam ediyor.
Tunus’tan göç, Sahra altı Afrika’daki çatışmanın bir yan tesiri şeklinde görünüyor. Binlerce belgesiz göçmen, devam eden İslamcı şiddetin ve acımasız bir askeri cuntanın Mali halkına sertlik ve terör salmış olduğu Mali ve iki rakip askeri liderin başkent Hartum’u bir cenk alanına çevirilmiş olduğu Sudan şeklinde yerlerden firar etti.
Reuters’in Perşembe günü bildirdiğine gore, Fildişi Sahili, Çad, Gine ve Senegal’den insanoğlu da, bildirildiğine gore ırkçı şiddete maruz kaldıkları ve hükümetin yardım müesseselerinin onlara yardım etmesine izin vermek yerine onları sınır dışı etmeye odaklandığı Tunus’a göç etti.
Tunus Devlet Başkanı Kais Saied, Şimal Afrika ülkesindeki siyah Afrikalı göçmenlere yönelik ırkçı bir baskı başlattı. Düzensiz Afrikalı göçmenlerin sertlik ve kabahat yaydığını iddia ediyor ve aslı astarı olmayan komplo teorilerini yaymak için resmi platformunu kullanıyor. Saied, Şubat ayında yapmış olduğu bir konuşmada, “Bu ardışık düzensiz göç dalgalarının ardındaki dile getirilmeyen amaç, Tunus’u Arap ve İslam uluslarıyla hiçbir ilişkisi olmayan, saf bir Afrika ülkesi olarak görmektir.”
Pakistan’dan göç de artıyor; Haziran başlangıcında Akdeniz’de batan İtalya’ya giden teknede yüzlerce Pakistanlının bulunduğuna inanılıyordu. İstikrarsız bir hükümet ve ekonomik istikrarsızlık birçok Pakistanlıyı Avrupa’da iş aramaya itti. Pakistan, tekrardan görüşme edilen bir Internasyonal Para Fonu anlaşması Perşembe gününe kadar temerrüde düşmenin eşiğindeydi; Sadece, Pakistan’ın anlaşmayı yerine getirip getiremeyeceğini ve ekonomisini düzene yerleştirip sokamayacağını göreceğiz.
Pakistan’da da Ekim ayında genel seçimler yapılacak, sadece eski Başbakan İmran Han’ın görevden alınması ve arkasından tutuklanmasının arkasından yaşanmış olan huzursuzluğu durdurmak için fazla bir şey yapmaları pek ihtimaller içinde değil. Economist Intelligence Unit’in bildirdiğine gore, IMF anlaşmasının şartları, hükümetin fena durumdaki ekonomiyi ve yaşam standartlarını daha çok etkileyecek kemer sıkma önlemleri uygulamasını gerektiriyor. Ekonomik ve siyasal istikrarsızlığın 2024’e kadar devam etmesi umut ediliyor.
2015’te göçmenlerin gelişinden bu yana Avrupa daha kutuplaştı
Son üç yılda düzensiz göçteki artışa karşın, mevcut göç eğilimleri ile milyonlarca insanoğlunun Suriye iç savaşından ve İslam Devleti’nin barbar sertliğinden kaçıp AB ülkelerine yerleştiği 2015 ve 2016’dakilerle hiçbir karşılaştırması yok. . Pew Research’e gore, 2015’te Avrupa’da üstün dereceli sayıda 1,3 milyon şahıs sığınma başvurusunda bulunmuş oldu – bu, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki önceki rekorun ortalama iki katı.
Göçmen sayıları 2015’in en yüksek seviyelerine yakın olmasa da, Mart ayında Tutucu Birleşik Krallık İçişleri Bakanı Suella Braverman, “İngiltere’ye düzensiz göç kanalları yöntemiyle gelen insanları sınır dışı edecek – esas olarak İngiliz Kanalı’nı geçen minik tekneler gelen” köktencilik yeni bir göçmenlik politikası deklare etti. ve Birleşik Krallık’ta sığınma talebinde bulunmalarını önleyin, ”o sırada Vox bildirdi. “Tasarı, ırkçı ve yasal olarak sorunlu olmakla geniş çapta eleştirildi ve hem BM sığınmacı kurumu hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi insan hakları sebebi öne sürülerek itiraz etti.”
2022’de Braverman, belirli göçmenleri Ruanda’ya taşıma planlarını da duyurdu ve bu, Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame’nin körüklediği devlet baskısına ve bölgesel çatışmalara karşın onları güvenli bir üçüncü ülke olarak haklı çıkardı. Bu siyaset yasal problemler sebebiyle hemen hemen uygulanmamıştır.
2015 senesinde Almanya, mültecilerin alınmasında fazlaca mühim bir rol oynadı. Devrin Şansölyesi Angela Merkel, Ağustos 2015’te ülkenin yeni sığınmacı politikasını açıkladığında Alman halkına “Yapabiliriz” dedi. Almanya, Suriye, Afganistan ve öteki Orta Doğu ülkelerinden gelen göçmenleri toplumunun dokusuna entegre etmede başarıya ulaşmış oldu, sadece sağcı Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD) fazlaca sayıda yeni gelenleri İslamofobik korkuları körüklemek ve ilerlemek için kullandı. onların yabancı düşmanı ideolojisi. Federal hükümet, partinin aşırılık yanlısı görüşleri ve anti-demokratik duruşuyla ilgili endişeler sebebiyle 2021’de AfD’yi nezaret altına alsa da, Deutsche Welle tarafınca kısa sürede meydana getirilen bir anket, AfD’nin Almanlar içinde iktidardaki koalisyon partilerinin hepsinden daha çok desteğe haiz bulunduğunu gösteriyor.
AB vatanlarında sağcı ve göçmen karşıtı duygular birkaç senedir yükselişte; Macar önder Viktor Orban, 2015’te göçmenlerin gelişine tepki olarak ülkenin sınırlarını kapattı ve ondan sonra pek fazlaca Avrupalı önder bu sonucu için gönülsüzce onu övdü. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki bu hafta Avrupa Komisyonu’nun Avrupa ülkelerine giren göçmenleri destekleme ve entegre etme planlarını kınadılar ve bunun yerine birliğin düzensiz göçle mücadeleye odaklanması gerektiğinde ısrar ettiler.
2015’teki gelişlerin arkasından göç politikası üstünde senelerce devam eden gerginliğe karşın, AB içişleri bakanları, Avrupa ülkelerine gezi etmeye devam eden yasadışı göçmenlerin sorumluluğunu paylaşmak için uygulanabilir bir çözüm bulmak suretiyle Haziran ayında ortaya çıktı. AB Konseyi’ne gore, bu siyaset tavsiye edilen bir ortak sığınma prosedürünü ve Yunanistan ve İtalya şeklinde cephe hattındaki devletlerin göçmen akışıyla başa çıkmalarına destek olmak için ortak sorumluluğu içeriyor.
Sadece yeni siyaset, potansiyel olarak başarısız olabileceği Avrupa Parlamentosu’na hemen hemen gitmedi; Ve gelecek yıl yapılacak genel seçimlerden ilkin geçemezse, sağcı partiler yeterince kuvvetli bir koalisyon oluşturmayı başarırsa bu da olmayabilir.